28 Ağustos 2018 Salı

Milletin cebi yanarken Recep Tayyip Erdoğan yeni Saraylar yaptırma peşinde! "MUHALİF HABER" 28 Ağustos 2018-Salı,

Milletin cebi yanar, euro/dolar yuva yıkarken "Erdoğan yeni Saraylar yapma peşinde!.."

Milletin cebi yanarken AKP Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni Saraylar yaptırma peşinde!

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Zaferi'nin 947. yıldönümüne halka hitap etti. Erdoğan konuşmasında, "Ahlat’a bir Cumhurbaşkanlığı Köşkü yakışır. Çünkü otağı Sultan Alpaslan oraya kurdu biz de varisleri olarak oraya böyle bir inşallah otağ kuralım. Bugün vali ve belediye başkanımızla görüştük. Onlar 1071 metrekare yer düşünmüşler. Dedik olmaz. 1071 metrekare oturum alanı olur en az 5 dönüm çevre düzenlemesiyle. Belediye başkanımız da coştu ‘en az 10 dönüm’ dedi" ifadelerini kullandı.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
"On binler buraya geldi Malazgirt Ovası'nı doldurdu. Az önce resmi rakamı aldım, 75 bin kişi. Burada yapacağımız daha çok şeyler var. İnşallah çevre düzenlemesini burayı özellikle selvilerle çevreleyip çok daha iyi bir hale getirelim diyoruz.
AHLAT'A CUMHURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ
Milletimizin birliğinin beraberliğini sembolü olan bu bölgeyi korumalı gözetmeliyiz. Sayın Bahçeli bir ziyaretinde güzel bir hatırlatmada bulundu: Ahlat’a bir Cumhurbaşkanlığı Köşkü yakışır. Çünkü otağı Sultan Alpaslan oraya kurdu biz de varisleri olarak oraya böyle bir inşallah otağ kuralım. Bugün vali ve belediye başkanımızla görüştük. Onlar 1071 metrekare yer düşünmüşler. Dedik olmaz. 1071 metrekare oturum alanı olur en az 5 dönüm çevre düzenlemesiyle. Belediye başkanımız da coştu ‘en az 10 dönüm’ dedi. Bu bir işaret fişeğidir inşallah sonu da hayır olur. Malazgirt savaşının yaşandığı bölgeyi milli park olarak ilan ettik ve düzenlemesine başladık. Bu yıl milli park alanının ilk etabı devreye girdi.
“MALAZGİRT RUHUNU UNUTURSAK NE ÖNCEMİZ KALIR NE SONRAMIZ”
Fetih zulme karşı başkaldırının adıdır. Bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. En büyük fethimiz gönüllerin fethidir. Kaç asır geçerse geçsin varlığımız bu sayede devam ediyor. Malazgirt’te kazandığımız zafer bize Avrupa’nın ortalarına kadar giden yolu açmıştır. Bu yüzden Malazgirt Mekke, Medine, Bursa, Edirne, İstanbul, tüm Balkanlar demektir. Malazgirt ruhunu unutursak ne öncemiz kalır ne sonramız. Biz Malazgirt’te sadece bir zafer kazanmadık Malazgirt’te millet olduğumuzu tüm dünyaya ilan ettik. Şayet Malazgirt ruhunu yaşatmayı başaramazsak geçmişimizle birlikte geleceğimiz de kaybederiz.
“15 TEMMUZ'U UNUTMAYIN”
Maziden atiye uzanan bu büyük mirasa çok iyi sahip çıkın. Mekke’ye, Medine’ye sahip çıkın. Bu mübarek topraklara namusunuz gözüyle bakın. Kudüs’e sahip çıkın. Selçuklu’ya Osmanlı’ya sahip çıkın. Osmanlı başkentlerine, evladı fatihan olan Balkanlara sahip çıkın. Kurtuluş savaşımıza ve cumhuriyetimize çok iyi sahip çıkın. 15 Temmuz kıyamına sahip çıkın. Bu tarihi hadiseyi asla unutmayın unutturmayın. Siz bu ülkenin bu ümmetin ve tüm insanlığın umudusunuz.
“ANADOLU YIKILIRSA NE ORTA DOĞU NE BALKANLAR KALIR”
Anadolu, insanlığın geleceğinin kilit taşıdır. Büyük liderler Anadolu'ya sahip çıkmak istemiştir. İşte Çanakkale’de Gazi Mustafa Kemal o gençliği ile beraber yedi düvele karşı savaştılar ve "Çanakkale geçilmez" dediler. Nice şehitler verildi. Ülkemizin bir süredir yaşadığı sıkıntıların sebeplerini konjonktürel gelişmelerde arayanlar çok yanılırlar. Perde gerisinde yazılan senaryoların işte böyle bir arka planı vardır. Unutmayın, Anadolu bir benttir bu bent yıkılırsa ne Orta Doğu ne Orta Asya ne Balkanlar kalır. Üzerinden ulu çınar gölgesi kalkan bu tüm bu coğrafyalar tehlikeye maruz kalır.
“MESELE TÜRKİYE”
En ufak bir zaaf belirtisi gösterdiğimizde üzerimize leş kargaları gibi geleceklerini görürsünüz. İçerimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Hayır mesele Türkiye meselesidir. Mesele İslam meselesidir. Haram görmüş kursak ve çürümüş bir gönül akıbeti ölüm olan çaresiz bir hastalığa tutulmuş demektir. Bir kez daha Malazgirt zaferimizin 947. Yılını tebrik ediyorum. Bu gazada yer alan tüm kahramanları şükranla yad ediyorum."
http://www.muhalifhaberler.com/milletin-cebi-yanarken-erdogan-yeni-saraylar-yapma-pesinde--5989.html

10 Ağustos 2018 Cuma

ÖZELLEŞTİRME Mİ SOYGUN MU?, Yazan ve Gönderen: "Metin Aydoğan" Kuramsal Aktarım (İyi bir insan ve iyi vatandaş, nisyan (unutmak) ile malûl olmamalı ve millete yapılan bütün kötülükleri "bir gün mutlaka hesabını sormak üzere" daima MİLLİ VE YERLİ hafızasında tutmalıdır)

ÖZELLEŞTİRME Mİ SOYGUN MU?, Yazan ve Gönderen: "Metin Aydoğan" Kuramsal Aktarım

Özelleştirme uygulamaları Türkiye’de, geri dönüşün, dışa bağımlılığın ve ekonomik çöküşün kuramsallaştırıldığı; bilinçli ve tasarlı anti-ulusçu bir izlencenin son aşamasıdır. Toplumsal yaşamı ulus birliği temelinde sürdürüp geliştirmenin gerçek unsurları olan kamusal işletmeler, azgelişmiş ülkeleri ayakta tutan ekonomik güç merkezleridir. Bu merkezleri elden çıkarmanın, ulus-devlet varlığının temel dayanaklarını ortadan kaldırma anlamına geleceği açıktır. Özelleştirme uygulamalarının, ulusal çözülmenin yolunu açan ve bu uygulamaları ister istemez ulus karşıtlığına götüren bir eylem olmasının nedeni budur.

Fruko-Tamek’ten ORÜS’e
Fruko–Tamek şirketinin yüzde 36 hissesi devletindi. Bu hisseler, 1995 yılında DYP–CHP Hükümeti zamanında satıldı. Ancak bu satışın iç karartıcı bir öyküsü vardı.Fruko–Tamek’in yüzde 36 devlet hissesine, 1991 yılında 70 milyar lira (16 milyon dolar) lira değer biçilmişti. Bu hisseler 1995 yılında, 4 yıl önceki değeriyle, yani yine 70 milyar liraya (1,7 milyon dolar) satıldı. Dört yıllık enflasyon göz önüne alındığında, Fruko–Tamek’teki devlet hisselerinin 1995’teki gerçek değeri bir trilyona yaklaşıyordu. Nitekim yüzde 36’lık devlet hisselerini satın alan şirket, 1997 yılında aynı hisseler için 100 milyon dolara (o günkü kurla 10 trilyon liraya) yabancı ortak arıyordu.1
KÜMAŞ, madencilik alanında etkinlik gösteren başarılı bir devlet kuruluşuydu. 1994–1995 yıllarında 45,6 milyon dolar kâr etmişti. Bu KİT, yarısı peşin olmak üzere 108 milyon dolara satıldı. Satış öncesinde değer tesbitinde bulunan firma, KÜMAŞ için 99,5, maden rezervleri için 82,1 milyon dolar değer biçmişti. KÜMAŞ’ın satış tarihinde devlet bankalarında 40 milyon doları bulunuyordu. Satış işlemlerinin gerçekleştirilmesinden bir gün önce bu paranın büyük bölümü alıcı holdingin bankasına devredilmiş, peşin ödemenin yarısından çoğu bu parayla gerçekleştirilmişti.KÜMAŞ kendi parasıyla satın alınmıştı.2
Orman ürünleriyle ilgili önemli bir KİT olan ORÜS, 1996 Ocağında 1.2 trilyon liraya (19,2 milyon dolar) satıldı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) “danışman firmaları”, ORÜS’ün 1992 yılında, yani dört yıl önce ve yalnızca arsalarına 602 milyar lira (87,5 milyon dolar) değer biçmişti. ORÜS, üzerindeki onca modern tesise karşın, arsa değerinin dörtte birinden daha az bir fiyata satılmıştı.3

Santral Satmak
12 termik santralin işletme hakları, yap–işlet–devret “modeliyle” 1997 Kasım’ında 20 yıllığına ve 1.6 milyar dolar karşılığında “özelleştirildi”. Dünyada bir örneği herhalde olmayan bu “satışta” durum şuydu: Santralların yıllık kârı 750 milyon dolardı. Yani santrallar iki yıllık kârına karşılık 20 yıllığına elden çıkarılmıştı.. Devlet, 20 yıl içinde santrallara 2 milyar dolarlık daha yatırım yapmayı kabul etmişti. Yani elden çıkarılma bedelinden daha fazla miktarda masraf yapılacaktı. Bunun anlamı santralların “üzerine para vererek satılması demekti.” Bunlardan ayrı olarak, santralların işletme hakkını devralan firmalar, elektrik tarife bedellerini diledikleri gibi belirleyerek, yeni ve büyük tekel kârı elde edeceklerdi.4

“Özelleştik Güzelleştik”: POAŞ
Ülke güvenliği için stratejik bir kurum olan Petrol Ofisi Anonim Şirketi (POAŞ), 3 Mart 2000 günü 1 milyar 260 milyon dolara satıldı. POAŞ’ı alanlar satıştan o denli memnundu ki gazetelere “özelleştik güzelleştik” diyerek ilanlar verdi.
Yeniden kurulmasının 8 milyar dolarlık bir yatırımla gerçekleşebileceği hesaplanan POAŞ’ın, borsa değerinin bile 4 milyar 521 milyon dolar olduğu açıklandı. Bu büyük devlet yatırımı, 1999 yılında kârını yüzde 104 artırmış, vergilerini ödemiş ve kasasında 379 milyon dolar nakit para biriktirmişti.
POAŞ bu parayla birlikte satıldı ve alıcılar peşinatın dörtte üçünü POAŞ’ın  kendi parasıyla karşıladılar. Tıpkı KÜMAŞ gibi POAŞ da kendi parasıyla satılmıştı.5 Ayrıca,POAŞ son on yıl içinde ortalama yüzde 102 kâr artışı sağlamış, tüm giderler ve görev zararları düşüldükten sonra, yılda 180 trilyon lira, yani 315 milyon dolar kâr etmişti. Bunun açık anlamı şudur; POAŞ, kendi parası olan 379 milyon dolar düşüldükten sonra kalan 881 milyon dolara satılmıştır ve bu bedel, POAŞ’ın  üç yıllık kârından daha az bir paradır.6

Satarak Yok Etme: Et Balık Kurumu
Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) özelleştirilen 11 kombinasından dokuzunda, bir yıl içinde üretime son verilmiştir. İstihdam yüzde 88, üretim yüzde 94 düşmüştür. Özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu’nda (SEK) durum ayrımlı değildir. İstihdam yüzde 57, üretim ise yüzde 33 düşmüştür.
Orman Ürünleri Sanayi Kurumu’nda (ORÜS), özelleştirme uygulaması yapılan sekiz işletmeden yedisinde üretim son bulmuş, toplam istihdam yüzde 78 azalmıştır.7ORÜS’ün arsaları, TIR parkına dönüştürüldü. Özelleştirilen Sümerbank’ın altı fabrikası kapatılmıştır.

Altın Yumurtlayan Tavuğu Kesmek: TEKEL’in Satışı
TEKEL, her yıl yüksek kar eden ve hazineye önemli oranda kaynak aktaran bir kamu iktisadi kuruluşuydu. Politikacılar, uzun süreden beri gözlerini TEKEL’e dikmişti. Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın, “TEKEL’in çöpüne kadar her şeyini satacağız” sözü8gerçek oldu ve TEKEL AKP yönetimince gerçekten “çöpüne kadar”  satıldı.
İlk satış alkollü içkiler bölümünde oldu. 16 alkollü içki işletmesi, stokları ve tüm varlıklarıyla 2004 yılında 292 milyon dolara satıldı. Satış bedeli o denli düşüktü ki, alıcı firma MEY İÇKİ adını verdiği şirketi 2 yıl sonra 2006’da yüzde 270 karla 810 milyon dolara sattı. Alıcı bu kez, Texsas Pasific Group adlı Amerikan ortak girişimiydi. Texsas Pasific, MEY İÇKİ’yi 5 yıl kullandı ve 2011 yılında İngiliz Diageo şirketine tam 2,1 milyar dolara sattı.9
Devletin çok düşük bir bedelle elden çıkardığı TEKEL’in alkollü içki bölümü birkaç yıl içinde aracılara tam 1 milyar 808 milyon dolar emeksiz kazanç sağlamıştı. Bu satış, özelleştirme denilen talanın boyutunu gösteren çarpıcı bir örnektir.
TEKEL’in; kaya ve göl tuzu üreten 8 tuzlası, 2004 yılında toplam 1 milyar 757 milyon dolara; deniz tuzu üreten 2 tuzlası 80 milyon dolara satıldı.
Yabancı sigara şirketleri, Türkiye’de Türk tütünü ve sigaralarıyla yarışamıyordu. Bu nedenle TEKEL’in sigara bölümünün satışıyla yakından ilgileniyor ve sabırsızlıkla açık eksiltmeyi (ihaleyi) bekliyorlardı. 25 Ocak 2008 günü yapılan açık eksiltmede,TEKEL Sıgara’yı bir milyar 710 milyon dolar teklif veren İngiliz Brıtısh American Tobaccoşirketi aldı.
Bu satışla Türkiye’de sigara sanayi devlet tekeli olmaktan çıktı ve uluslararası dev bir şirketin tekeline girdi. Sigara da sağlanan büyük boyutlu gelir yurt dışına gider oldu. Türk tütüncülüğü hemen hemen yok edildi ve fabrikalardan yoğun biçimde işçi çıkarıldı. TEKEL’in 2001 yılında 31 124 olan çalışan sayısı, özelleştirmeden sonra 12 000 düşürüldü.10
Binbir güçlükle yaratılan; altı büyük ve modern fabrika, 110 yaprak tütün işletmesi, 84 pazarlama müdürlüğü, 19 alkollü içki üreten tesis, 10 tuz işletmesi, 1 kibrit fabrikası, 1 ambalaj fabrikası, 1 viskoz fabrikası yabancıların iyeliğine (mülkiyetine) geçti.11
TEKEL’in Ankara’da yaptırdığı ve 2004 yılında tamamlanan İkiz Kuleler, 100 milyon dolara, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) satıldı. Oysa TEKEL, bu yapıyı yaptırmak için 210 milyon dolar harcamış ve yeni biten bu binaları hiç kullanmamıştı. TEKEL, bu satışla, Ankara’nın en değerli yerinde yaptırdığı iki gökdelenini TOBB’a yaptığı masrafın yarı fiyatına satılıyor, üstüne de 110 milyon dolar vermiş oluyordu.12

Eti Holding Satışları
Eti-Gümüş, 2004’te, 20,6 milyon doları peşin ödenmek koşuluyla 41,2 milyon dolara satıldı. Sözleşme tarihi olan 13 Ağustos 2004’te, kasasında; 17,9 milyon doları nakit, 2,67 milyon doları gümüş stoğu (11 ton) olmak üzere 20,6 milyon dolarlık taşınır değeri vardı. Bu miktar, peşin ödeme miktarı kadardı. Satış sözleşmesi sanki, peşinatın,Eti-Gümüş’ün kendi parasıyla ödenmesi düşünülerek yapılmıştı.13
Devletin en değerli işletmelerinden olan ve kuruluşu Atatürk dönemine giden Eti Holding’in diğer kuruluşları; Eti-Elektrometalurji, Eti Krom ve Eti Bakır’daki uygulamalar ayrımlı değildi. Eti-Elektrometalurji, 6.128 milyonu peşin 15,320 milyon dolara satılmıştı. Kasasında 2,06 milyon dolar nakit, işletmede 3,4 milyon dolarlık stok vardı. Devlet ayrıca, “işten çıkarılacak işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı ödemelerinde kullanılması”! için hesaba 5,42 milyon dolar yatırmıştı. Bunların toplamı 10,66 milyon dolar ediyordu; bu ise peşin ödemenin neredeyse iki katına yakın bir paraydı.
Alıcı firma, Eti-Metalurji’yi almak için para ödemediği gibi üstüne para almıştı.1413,2 milyon dolar peşinatla satılan Eti Bakır’a, devlet yine işçi ödemesi altında 5,06 milyon dolar aktarmıştı.15 Eti Krom, 29,025 milyon dolar peşinatla satılırken kasasında 18,9 milyon doları bulunuyordu.16
Eti Gümüş, Eti Krom, Eti Elektrometalurji ve Eti Bakır’dan sonra, Türkiye’de “birincil aliminyum üreten tek kuruluş” olan Eti Seydişehir Aliminyum A.Ş. de özelleştirildi. Aliminyum; kimya, otomotiv, tekstil, inşaat, uzay ve savaş sanayisi gibi alanlarda kullanılan önemli bir madendi. Türkiye’de çok bulunan bor madeniyle birleştirildiğinde, stratejik yeni bir alışımın, “milenyum metili”nin bileşeniydi. Mühendis odaları, sendikalar ve Seydişehir halkı, Eti Aliminyum’un özelleştirilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Kuruluş zarar etmediği gibi, 2004’de 26,5 milyon dolar kâr etmişti.17

Seydişehir Alüminyum: Büyük Vurgun
Eti Seydişehir Aliminyum A.Ş. tüm mal varlığı ve maden birikisiyle (rezerviyle) birlikte, 27 Temmuz 2005’te, yalnızca 305 milyon dolara satıldı. Satıştan bir süre önce (2003) alınan bir kararla Oymapınar Elektrik Santralı Eti Aliminyum’a devredilmişti.18Satış bedeli, yalnızca fabrikanın ya da yalnızca maden birikisinin değerini bile karşılamıyordu. Üstelik Oymapınar Barajı da bu bedelin içindeydi. Koskoca baraj,Seydişehir Aliminyum gibi büyük ve önemli bir yatırımı çok ucuza alan şirkete, armağan olarak verilmiş oluyordu.
59.AKP Hükümeti’nin atadığı Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nın özelleştirilmesine karşı çıkan işçi ve halk eylemlerinin hemen ertesinde, 26 Mayıs 2005’te, bir basın açıklaması yaptı. Kilci, bu açıklamada hiç çekinmeden şunları söyledi: “Bir ya da birkaç yıllık kârına satılıyor diye özelleştirmeden vazgeçmeyeceğiz. Üstelik kâr eden kuruluşlar daha kolay satılıyor. Ayrıca, özelleştirilen kuruluşların üretimi durdurmaması diye bir şey yok. Özelleştirme yalnızca çalışma potansiyeli olan kuruluşların satılmasından ibaret değildir”.19

İletişim Haraç Mezat
Cep telefonlarının işletme hakkı, 1998’de 25 yıllık bir süre için Turkcell  ve Telsim’e500’er milyon dolara satıldı. Satış bedelini, devlete ait teşvik kredileriyle karşıladığı açıklanan bu iki firma, iki yıl içinde abonelerden “sabit ücret” adı altında tam 627 milyon dolar topladı. Mahkeme kararlarına da yansıyan bu durum, pek çok abonenin tepkisini çeken bir gerçeği ortaya çıkardı. Turkcell ve Telsim, 25 yıllık lisans anlaşması bedelinin tamamına yakınını iki yıllık kısa bir süre içinde ve yalnızca “sabit ücret” adı altında topladığı paralarla karşılamıştı. Devlet, kaynaklarının sınırlı olmasına karşın özel firmalara teşvik vermiş, verdiği krediyle kendi malını satmış ve iletişim alanında denetlenmesi güç bir tekel yaratmıştı.20
Ulus-devlet yapısı için yaşamsal önem taşıyan Telekom, 1 Temmuz 2005’te yapılan bir ihaleyle, Lübnanlı bir şirkete satıldı. Parasal yitikten ayrı olarak Türkiye’den çok şey götüren bu satış, 59.Hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından ivedilikle onaylandı ve devir sözleşmesi bir buçuk ay içinde yapıldı. Türk Telekom A.Ş.’nin, karar yetkisine sahip yüzde 55’lik hissesi, yüzde 20’si peşin, kalanı beş yılda eşit taksitle ödenmek üzere satıldı. Telekom’un satış günü kasasında 2,2 katrilyon lira (1,64 milyar dolar) nakit parası vardı.21 Alıcı firma, 1 milyar 310 milyon dolar tutan peşinatı, Telekom’un kendi parasıyla karşılıyor, üste de 330 milyon dolar almış oluyordu.
Telekom, iletişimin can damarı, stratejik bir kurumdu. Güvenliğini düşünen hiçbir ulus devlet, iletişiminde yabancı egemenliğini kabul etmiyor, hisse satışlarıyla karar yetkisini kesinlikle başkasına devretmiyordu. ABD’de, iletişime giren küçük bir yabancı sermaye payı için, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Louis Freeh, Kongre’ye rapor üzerine rapor göndermiş, bu durumun, “iletişim ve ona bağlı olarak ulusal güvenlik için riskler ve tehlikeler oluşturduğu”nu söylemişti.22
Alıcı Şirket, peşinat dışında kalan 5,24 milyar doları, yılda 1,048 milyar dolardan 5 yılda ödeyecekti. Oysa Telekom’un yıllık net kârı 2,150 milyar dolardı.23 Kâr beş yıl içinde hiç artmasa bile, bunun 1,048 milyar dolarıyla taksit ödenecek, üstüne bir yılda 1,102 milyar, beş yılda 5,510 milyar dolar kalacaktı. Bunun açık anlamı, Telekom’un, bedavaya verilmesi değil, üstüne 5 milyardan çok para ödenerek, yabancılara verilmesiydi.

Üretimine Son Verilenler
Özelleştirme uygulamalarının başladığı 1985’ten 2005’e dek geçen 20 yıl içinde, toplam olarak 188 devlet işletmesi özelleştirildi. “Teknolojik yenilenme”, “Serbest ticaret gelişimi” ya da “üretim artışı” gibi söylemlerle yapılmasına karşın, bu işletmelerden 8’i tasfiye edildi, 65’inde üretime son verildi. “Üretim zorunluluğu”yla özelleştirilen 10 kuruluşun ise bu yükümlülüğü 2007’de sona eriyor.
Özelleştirildikten sonra üretime son verilen devlet işletmelerinin bazıları şunlardır:Türkiye Zirai Donatım Kurumu; Manisa Kükürt İşletmesi, Sakarya Traktör Fabrikası;Et Balık Kurumu; Afyon, Kars, Bayburt, Bursa, Kastamonu, Gaziantep, Manisa Kombinaları;Gümüşhane Çimento Fabrikası; Orman Ürünleri Sanayi (ORÜS); Ulupınar, Pazarköy,Düzce, Ayancık, Bafra, Antalya, Bartın, Demirköy, Şavşat İşletmeleri; Süt Endüstrisi Kurumu (SEK); Afyon, Bayburt, Çanakkale, Erzincan, Erzurum, Havsa, Yatağan, Diyarbakır İşletmeleri; SEKA; Dalaman, Afyon, Akkuş, İşletmeleri; Sümerbank (Sümer Holding);Adana, Erzincan, Şanlıurfa, Denizli, Bakırköy, Çanakkale, Nazilli, İzmir, Beykoz Fabrikaları;TESTAŞ Aydın İşletmesi.24

Sonuç:
Özelleştirmelerle, binlerce işçi–mühendis–teknisyen işsiz kaldı. Faiz kıskacında üretimsizliğin ağır sorunlarını yaşayan Türkiye; sonu ulusal tükeniş olan bir yola sokularak, uluslararası ekonomik savaşımın girdabı bol bulanık sularında, korumasız ve rotasız bir gidişe sürüklendi.
Türkiye’deki üretimsizlik öyle bir düzeye ulaştı ki, bir zamanlar yaptıkları üretimle övünen sanayiciler, hızlı bir biçimde ticaret, pazarlama ve mali spekülasyona kaydılar, kurdukları mega marketlerde yabancı malları pazarlıyorlar. KOÇ Holding’inYönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, 24 Ocak 2000 tarihinde şunları söyledi: “Şimdi iş aleminde yapımcılık değil de, satıcılık ve pazarlama mühim oluyor. Bildiğiniz o mal üretme devri yavaş yavaş kapanıyor. Bizim de ağır sanayiden yavaş yavaş hizmet sanayisine kaymamız lazım. Migros her hafta iki tane mağaza açıyor”.25

Masrafa Giden Gelir
Temeli 24 Ocak 1980 kararlarıyla atılan ve Turgut Özal hükümetleriyle uygulamaya geçilen “özelleştirme” girişimlerinin devlet bütçesine katkısı nedir? Çok düşük bedellerle de olsa satışlardan elde edilen gelirler nereye gitmiştir? Bu soruların yanıtlarıyla bir avuç yurtsever sendikacı, aydın ve bilim adamından başka ilgilenen olmadı. Özelleştirme uygulamaları, Türk halkının bilgisinden uzak tutulmaya çalışılan konular oldu.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (OİB), Özelleştirme Yüksek Kurulu’na (ÖYK) sunduğu rapora göre; 1986’dan 1999’a dek gerçekleştirilen özelleştirmelerden,“masraflar” çıktıktan sonra devletin elde ettiği gelir, yalnızca 200 milyon dolardır.26 13 yılda 4.8 milyar dolarlık satış yapılmış bunun için 4.6 milyar dolar “masraf” yapıldığı bildirilmiştir.27
Özelleştirme ve devir satışlarının en yoğun dönemi AKP yönetimindeki yıllar oldu. Recep Tayip Erdoğan “özelleştirme yapmazsak halka ihanet etmiş oluruz” diyordu. 2002-2013 arasındaki 11 yılda içinde rafineriler, demir çelik tesisleri ve limanların da olduğu tam 890 kamu malı değişik biçimlerle satılmıştır. Özelleştirme idaresi verilerine göre, 2002’den önce satılanlarla birlikte 56.7 milyar gelir elde edilmiş, bunun 15.5 milyar doları masrafa gitmiştir.28 Geri kalan paranın nerelere harcandığı bilinmemektedir.

DİPNOTLAR
01. “KİT Sisteminin İktisadi Değerlendirmesi Nicel İrdeleme, Özelleştirme Sorunları ve Politika Seçenekleri-Özet Rapor” KİGEM 1997, sf.33
02. a.g.e. sf.34
03. “KİGEM Özet-Rapor” 1997, sf.32
04. a.g.e. sf.32
05. Cumhuriyet 04,03,2000
06 . a.g.g. 04.03.2000
07. “KİGEM Özet-Rapor” 1997, sf.34
08. Hürriyet, 12 Ağustos 1998
09. Ali Rıza Aydın, www.odatv.com
10. Ahmet Atalık www.karabasan.net
11. a.g.e.
12. “Tekel’in Kuleleri 100 Milyon Dolara TOBB’nin” Cumhuriyet 12.08.2005
13. “ÖİB Yardımıyla Özelleştirme” Murat Kışlalı, Cumhuriyet 20.06.2005
14. a.g.g. 20.06.2005
15. a.g.g. 20.06.2005
16. a.g.g. 20.06.2005
17. Makine Mühendisleri Odası Basın Açıklaması, 09.06.2005 http//www.mmo.org.tr
19. “Karlı Şirket Kolay Özelleşir” Cumhuriyet, 27.05.2005
20. Hürriyet Ekonomi, 17.02.2000
21. “Telekom’da Özelleştirmenin Ardındaki Gerçekler” Erinç Yeldan, Cumhuriyet 06.07.2005
22. “FBI Yabancı Hisse İçin Uyardı” Cumhuriyet 03.06.1995
23. “Türk Telekom Oger’in” Cumhuriyet 02.07.2005 ve “Telekom’da Özelleştirmenin Ardındaki Gerçekler” Erinç Yeldan, Cumhuriyet 06.07.2005
24. “Özelleştirilen Kurum Kapanıyor” Emine Kaplan Cumhuriyet 26.05.2005
25. Sabah 25.01.2000
26. “Özelleştirme Sorgulanacak” Cumhuriyet 15.06.1999
27. a.g.g. 15.06.1999
28. www.oib.gov.tr.
(Metin Aydoğan Kuramsal Aktarım

6 Ağustos 2018 Pazartesi

BU, APAÇIK BİR İSRAFTIR. Devlet ve Millet malından israf edenler; Tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla lüks, israf ve şatafat içinde yaşamak isteyenler "ancak, Milletin Düşmanı ve Türk Düşmanlarının dostlarıdırlar." Sorumluları ONURLU olmaya ve bu ihaleyi mutlaka iptal edip "insanca" yaşamaya davet ediyoruz.

MİLLETE İHANET ALAMETLERİ "lüks, saltanat, sefahat, gösteriş, israf, alâyiş ve şatafat" UNUTMAYINIZ!.. "Devletin Mali Deniz, Haksız-yolsuz ve suiistimal vasıtasıyla yiyenlerin-kanun, hukuk ve ahlâk yolu dışında, gyrimeşru yollardan mal edinenlerin tamamı istisnasız domuzdur. Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK"
MİLLET Meclisi'nin "koltuk ısıtmalı makam aracı" ihalesi yeniden açıldı!..
Hükümet, seçim dönemi yapılan büyük harcamalar ve ekonomi politikalarından kaynaklanan bütçe açığı ile başa çıkmak için israfla mücadele edeceğini söyler ve “tasarruf tedbirleri” uygulanacağını açıklarken her türlü imtiyazdan vareste olması "milli geleneklerimizin gereği olan" TBMM, yeni makam araçları kiralamak için ihaleye çıktı.

İsmail Kahraman’ın görevinin son günlerinde ilanı yayımlanan ancak “yüksek maliyet” gerekçesiyle iptal edilen lüks araç kiralama ihalesi araç sayısı da arttırılarak yeniden açıldı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, geçtiğimiz günlerde iş dünyasından temsilcilerle yaptığı görüşmede "kamu harcamaları ile ilgili tasarruf tedbirleri alınmaya başlan" demişti. Ancak, 2017-2018 yılları için 30’u Volkswagen Passat, 34’ü Audi A-6 marka sürücüsüz araç kiralayan TBMM , seçimlere iki aydan daha az süre kala yeni bir araç kiralama ihalesine çıktı. TBMMBaşkanlığı, 2019 ve 2020 yıllarında kullanacağı tümü 1950 motor hacminde olacak araçların 28’i için ayrı, 38’i için ayrı teknik özellikler belirledi. 1 Haziran günü yapılması planlanan ve hem araçların lüks özellikleri hem de kısa süre önce kiralanan yeni araçlar olmasına karşın yenilerinin kiralanmak istenmesi nedeniyle tepki yaratan ihale 4 Haziran’da iptal edildi. İptal gerekçesi olarak da “Bütün tekliflerin alıma ayrılan ödeneğin/yaklaşık maliyetin çok üzerinde olduğu” açıklaması yapıldı.
Sayı arttı
24 Haziran seçimlerinin ardından meclisBaşkanlık Divanı’nın oluşmasıyla yeniden ihaleye çıkılmasına karar verildi. 20 Temmuz’da onaylanan yeni ihale kararıyla kiralanacak araç sayısı da 64’ten 66’ya çıkartıldı.
Birgün'den Nurcan Gökdemir'in haberine göre ihale şartnamesinde, 2018 model “0 kilometre” ve siyah renkli olacak araçların sahip olması istenen özelliklerinden bazıları şöyle:
“Dört silindir, turbo dizel motor, tam otomatik klima, renkli ekranlı Türkçe dil seçenekli yol bilgisayarı, ön ve arka park sensorü, sürücü yorgunluğu tespit sistemi, işitsel ve görsel uyarı ikazı, radyo, CD-MP3 çalar, araç içi orijinal halı ve kauçuk taban paspasları, dört bölgeli tam otomatik klima, deri döşeme, orta konsolda en az 6,5 inç ve üstü ekran, ısıtmalı ön ve arka koltuklar.”
Araçlara taşıt tanıma sistemi (TTS), otomatik geçiş sistemi (OGS), hızlı geçiş sistemi (HGS) ve araç takip sistemi (GPRS) takılması da istendi.
Yeni yöneticilere
Araçlar, 24 Haziran’dan sonra oluşan yeni Meclis’in başkanlık divanı üyeleri, grup başkanvekillikleri, komisyon başkanları ve uluslararası komisyon başkanlarının makam hizmetlerinde kullanılacak. 2017/2018 yılları için açılan iki yıllık ihaleyi kazanan Kopuz Otomotiv ve Turizm Sanayi Ticaret AŞ’den yine sürücüsüz 64 araç kiralayan TBMM , ulaşım hizmetleri için de Sözkur Turizm Otomotiv’den sürücülü kiraladığı 10 araca milyonlarca lira ödeme yaptı.
30’u Volkswagen Passat, 34’ü Audi A­6 marka olduğu bilinen bu araçlara 2015 yılında 3 milyon 304 bin lira, 2016’da 3 milyon 643 lira ödendi. 2017’de yapılan ödeme 4.5 milyon liraya yaklaştı. TBMM makam hizmetleri için kullanılan bu araçların yanı sıra ulaştırma hizmetlerinde kullanılmak üzere de üç yıllığına 2 milyon 514 bin lira karşılığı 10 araç kiralandı. Ayrıca, panelvan minibüs tipi bir araç da yemekhane hizmetlerinde kullanılmak üzere Meclis’in kiralık araç filosuna katıldı.