20 Ekim 2018 Cumartesi

"SÜLEYMAN DEMİREL SEVDALILARI" ADANA/SEYHAN BULUŞMASI. "MECDİ CENGİZ FIRSATÇILARA FIRSAT VERMEYİN (ADANA’DA BÜYÜK BULUŞMA)" Mecdi CENGİZ DP (Demokrat Parti) Akyazı Eski İlçe Başkanı 20 Ekim 2018-Cumartesi

Mecdi CENGİZ 
DP Parti Akyazı Es.İlçe Başkanı
MECDİ CENGİZ
FIRSATÇILARA FIRSAT VERMEYİN
(ADANA’DA BÜYÜK BULUŞMA)

17 yıllık AKP iktidarı devletin tüm gücünü kullanarak akıl almaz yöntemlerle MİLLETE UMUT olacak yeni siyasal hareketlere geçit vermedi. Ne yazık ki Türk siyasetinin güçlü aktörleri ve devlet adamı niteliklerini taşıyan bir çok önemli ismin bu konudaki gayretleri de sonuçsuz kaldı. Türkiye’nin kalkınma ve demokrasi hareketinin güçlü siyasi partileri DOĞRU YOL, ANAVATAN ve DEMOKRAT partiye gönül veren milyonlar misyon’a ihanet edenlerin yüzünden bir türlü toparlanamadı. DOĞRU YOL VE ANAVATANIN BİRLEŞMESİ ile toplumda uyanan umut ve heyecan dalgası hayal kırıklığı ile son buldu. Yıllar sonra Mehmet AĞAR’ın oğlunu AKP den milletvekili yaptırması birleşmenin hangi güçlerce engellendiğinin açık ifadesiydi. CİNDORUK ,SOYLU ve ZEYBEK’le hayal kırıklıkları ve kitlesel çözülmeler devam etti. Mevcut genel başkan Gültekin UYSAL ve onunla birlikte sorumluluk taşıyanlar yapılacak bir ittifakla genel başkan ve bazı genel başkan yardımcıları Milletvekili olabiliriz düşüncesiyle yani küçük çıkar hesaplarıyla partinin güçlü bir lider ve güçlü bir kadro oluşumuna bilerek mani oldu. DP son seçimde Türkiye genelindee ancak bir büyük şehrin mahalle muhtarı kadar sadece 67.000 oy alabildi. 24 Haziran seçimlerinde DP genel başkanı UYSAL İYİ parti listesinden Afyon Milletvekili olarak muradına erdi Ama Parti muradına eremedi. Teşkilatlarının boşalması ve çökmesi de UYSAL’ın maalesef hiç umurunda olmadı.
BİR HÜSRAN DAHA
Türkiye’yi beka noktasına getiren, Milleti bölüp kamplaştıran ve uyguladığı tüm politikalar iflas eden AKP den bunalan milyonlar bu sefer Sayın Meral AKŞENER hareketini umut olarak görüp ona yöneldi. İYİ partinin Genel merkez ve teşkilat yapılanmalarındaki yanlış politikalar 24 Hazirandaki aday belirlemelerinde yapılan yanlışlık ve hatalara rağmen 5 milyon insan İYİ partiye, Meral AKŞENER’E oy verdi. 24 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası gelişen olaylar GÜÇLÜ BİR SİYASAL HAREKET bekleyen büyük kitleyi bir kez daha hayal kırıklığına ve hüsrana uğrattı. 
YENİ BİR UMUT YENİ BİR HAMLE
Bütün bu olumsuzluklar karşısında Türkiye’nin en büyük MİSYON, DAVA, DEMOKRASİ ve KALKINMA hamlelerinin öncüleri MENDERES, ÖZAL ve DEMİREL sevdalısı milyonlara umut olacak bir çoban ateşi Adana’da yakıldı. Adana Seyhan DP eski ilçe başkanı M.Emin ATASEVER ve arkadaşlarının organize ettiği BÜYÜK BULUŞMA 20 Ekim’de Adana’da yapılıyor. Türk siyasetinin güçlü aktörlerinin, Türkiye için yeni bir çıkış yolu arayan Cumhuriyet, demokrasi, kalkınma, adalet ve barışa hasret dava arkadaşlarımız BU UMUDA HAYAT VERMEK için Adana’da buluşacak. Türkiye’nin devasa sorunları elbette bu toplantının programı içinde geniş bir şekilde tartışılamaz, ancak çok önemli olan bir adım atılmıştır, sonrası için inanıyoruz ki daha kapsamlı SİYASET BİLİMCİLERİNİN, EKONOMİ VE DIŞ POLİTİKA UZMANLARININ, BİLİM ADAMLARININ KATILIMI İLE HAREKETE GÜÇ VE HIZ KAZANDIRILACAKTIR. Çok iyi bir zamanlama ile AKP iktidarının Milletin ve ülkenin üzerine karabasan gibi çöktüğü bir dönemde bu büyük buluşmayı gerçekleştiren ATASEVER ve arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Ancak bu vesile ile önemli bir hususa da dikkat çekmek istiyorum. Bu toplantıya katılacak olanların ezici çoğunluğunun kişisel bir beklenti içinde olmadıklarına yürekten inanıyorum, ancak zaman zaman idealist insanların başlattığı böylesi hareketlere hiçbir katkısı olmadan sahiplenmek insiyatif ve ön olmak isteyenler olduğunu da görürüz. Bu hareketin daha ilk adımlarında da herhangi bir sonuç ortaya çıkmadan kendini kurucu ilan eden hareket ve toplantı ile ilgili basına demeçler verenler olduğunu da görüyoruz. İnanıyorum ki bu büyük buluşma da davaya ömrünü veren siyaset büyüklerimiz ve dava arkadaşlarımız fırsatçılara fırsat vermeyecek, Milletimize yeni bir hayal kırıklığı yaşatmayacaklardır. Bu büyük ve tarihi buluşmanın ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını yürekten diliyorum.
Mecdi CENGİZ
DP Parti Akyazı Es.İlçe Başkanı

8 Ekim 2018 Pazartesi

AF!.. "ARZU KÖK" -Teklif “af” olarak anılıyor fakat bu bir genel af değil, bir nevi özel af. Mayıs 2018 öncesi bir kısım suçlar için cezadan beş yıl indirim yapılmasını öngörüyor. Genel af ilanı için Anayasa gereği Meclis’in 5’te 3 çoğunluğunun onayı gerektiğinden teklif infaz yasası değişikliği olarak getirilmiş ki bu yasa çoğunluğa ihtiyaç duyulmaksızın yasalaşabilsin.

AF!...

Geçenlerde MHP’nin sunduğu af teklifi TBMM’ye geldi. Meclis de açıldığına göre, hakkında ilk karar verilecek tekliflerden biri olacağı da kesin. Teklif “af” olarak anılıyor fakat bu bir genel af değil, bir nevi özel af. Mayıs 2018 öncesi bir kısım suçlar için cezadan beş yıl indirim yapılmasını öngörüyor. Genel af ilanı için Anayasa gereği Meclis’in 5’te 3 çoğunluğunun onayı gerektiğinden teklif infaz yasası değişikliği olarak getirilmiş ki bu yasa çoğunluğa ihtiyaç duyulmaksızın yasalaşabilsin. Son günlerin nedense en önemli sorunu gibi lanse ediliyor. Ne yazık!...

Af, barış, el sıkışma vb. terimlerin altında yasaların kişilere ve zamana göre esnetilmesi, gerekçesi ne olursa olsun yanlıştır. Aydınlanma devriminin önde gelen düşünürlerinden Jean Jacques Rousseau da bu şekilde düşünenlerden. 1762 tarihinde basılmış olan “Toplum Sözleşmesi” kitabında, “Genel istem, gerçekten genel olabilmek için, özünde olduğu kadar konusunda da genel olmalı; herkese uygulanmak üzere herkesten çıkmalıdır… genel istem kişisel ve belirli bir konuya yönelirse, elbette doğruluğunu yitirir” diye yazarak, niçin böyle düşündüğünü açıklamaya çalışan Jean Jacques Rousseau’ya göre, toplumun ortak yararı üzerine kurulu olması gereken anayasa/yasalar, şu ya da bu gerekçeyle özel konuların/çıkarların aracı haline geldiğinde yani kurallar kişilere, zamana ve zemine göre değiştirilip esnetildiğinde, bırakın doğru olmamayı, toplumsal yapıyı/devleti bütünüyle parçalayacak kadar tehlikeli bir nitelik kazanırlar.

Cumhuriyet’i kuran kadroların düşüncesi de bu yöndeydi. Kuralların zamana, zemine ve tabii ki kişiye göre esnetilip değiştirilmesinin toplumsal bütünlüğü bozacağının, cumhuriyetin üzerine inşa edildiği toplumsal değerleri yok edeceğinin, devlet yapısını çürüteceğinin farkında olarak bu konuda son derece özenli davrandılar. Tam da bu yüzden, kendilerine ayrıcalıklı davranılmasına alışmış toprak ağaları, aşiret reisleri, ticaret burjuvazisi, din tüccarları yani çıkar gurupları tarafından çok da fazla sevilmedi, benimsenmediler. Sadece kendileri benimsememekle de kalmadı, Cumhuriyet’i kuran kadroların, Atatürk’ün ölümü sonrasında, devrimlere sahip çıkma ve devrimleri sürdürme konusundaki isteksizliğinin/cesaretsizliğinin de etkisiyle, kural tanımazlığı “demokrasi” olarak lanse edip yüceltirken, kurala uymayı, cumhuriyet değerlerini savunmayı demokrasi karşıtlığı olarak sunarak toplumun gözünde değersizleştirmeye çalıştılar.

Turgut Özal’ın “Anayasayı bir kez delmekten bir şey olmaz” sözleriyle tanımlayabileceğimiz, günümüzde siyasi parti ayrımı olmaksızın çok geniş kesimlerce benimsendiğini düşündüğüm bu “demokrasi anlayışının”, içinde bulunduğumuz an itibarıyla ülkeyi ekonomik ve siyasi olarak getirdiği noktayı herkes net olarak görebiliyor sanırım.

Aslında bir organize suç liderinin adını söylemek istemesek de teklif “Çakıcı Affı” olarak adlandırıldı. Kendisi ise büyük bir meziyetle “Şahsım hariç tutulsun ama af çıksın” deyip durmaktaydı, sanki koskoca yasada bir tek Çakıcı ayrı tutulabilirmiş gibi. Artık nasıl bir kendini önemseme ya da bir suç liderinin nasıl birilerince önemsenmesiyse, siz düşünün.

Bildiğimiz kadarıyla Çakıcı eşini öldürmekten yargılandı ve 19 yıl ceza aldı. Yani kadın cinayeti işlemiş biri. Bir affın kadın cinayeti işlemiş birinin adıyla anılması dahi tek başına sansasyonel. Tevekkeli değil, af kapsamındaki suçların nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik, hırsızlık, organize suçlar vs. olduğunu düşününce anlamı daha çok anlaşılıyor. Bu suçların hepsi topluma karşı işlenmiş adi suçlar. Erdoğan vakti zamanında “Devlet ancak kendisine karşı işlenmiş suçları affedebilir” demişse de şu an MHP’nin teklifini değerlendirmek zorunda.

Teklif devlete karşı işlenen suçları kapsam dışı tutuyor. Kendini milliyetçi olarak tanımlayan, milliyetçilik ülküsü çatısında birleşen bir partinin topluma karşı işlenmiş suçları durduk yere affetmeye çalışmasını tutarlı bulmak mümkün değil açıkçası. Neticede devlet toplum için var olan bir mekanizma. Devleti koruyalım korumasına da toplumu koruyamadıktan sonra devleti korumak ne derece anlamlı, üzerine düşünmek gerekir. Biz acaba toplumun canını yakmış herkesi affederek cezasızlık algısı mı yaratıyoruz, acaba yalnızca pisliği halının altına mı süpürüyoruz, suçun kökünü kazımak bir yana suç oranının artmasına mı vesile oluyoruz, diye bir sormak gerekir.

Bu yasanın çıkarılması için üç gerekçe ileri sürülmüş: FETÖ Savcısı ve yargısı tarafından mağdur olan insanların mağduriyetlerinin giderilmesi, cezaevlerinin doluluğu ve ıslah. İlk gerekçe ile yasa arasında bağlantı kurmak pek mümkün değil, zira devlete karşı işlenen suçların neredeyse tamamı kapsam dışı. İkinci gerekçe gerçeklik payı olan bir gerekçe olmasına rağmen doluluğun çözümüne bakış yanlış. Af bu konuda kısa süreli bir çözüm. Eğer suçun kökünü kazıyacak önlemler almazsanız bir ay sonra cezaevleri tekrar dolar.

Suçun kökünü kazımak ise uzun vadeli bir düşünme biçimini gerekli kılar ki bu da insan haklarının oturtulması demektir. Ancak bu da iktidarın intiharı anlamı taşır. Bu nedenle de yapamazlar. Kaldı ki, illa doluluk problemi ise söz konu olan öncelikle suçsuz yere tutuklananları, aylardır bir iddianamesi dahi olmayanları, ne için tutuklandığını bilmeyenleri, bebeği olanları, çok hasta olanları ve daha nicesini salıvermiyorsunuz? Üçüncü gerekçe ise gülünç. Islah, kimin ıslahı? Bu şekilde sadece ‘bazılarının’ ıslahı mı? Madem ıslahı bu derece önemsiyordunuz, niçin idam çığırtkanlığı yaptınız/yapıyorsunuz? İdam tartışmalarında“ceza hukukunun amacı suçluyu topluma kazandırmaktır” diyenler neden taşlandı?

Geçenlerde çocuğuna pantolon alamadığı için utancından kendi hayatına son veren bir baba …

Kaçırılan, kirletilen ve belli bir zaman sonra cesedi bulunan 'minik kızlar' ve mezarları başında feryat eden anneler…

Yüksek puanlar aldığı halde -torpili olmadığı için- bir kuruma yerleştirilmeyen 'psikolojisi bozuk' gençler…

Sokak başlarında, kendilerine ulaştırılacak esrar ve uyuşturucuları 'baygın gözler, kararmış yüzler, kemiğe dönüşmüş cansız bedenleriyle' bekleyenler…

Başını sokacak bir evi olmadığı için sokaklarda, parklarda, köprü altlarında sabahlayan vatandaşlar…

Harama el uzatmama ve kimseye köpek olmamak adına -alın teriyle- sokaklarda bir şeyler satarak geçimini sağlayanlar…

Ülkemizde bu bir sürü acının içinde yaşamak zorunda yüzlerce insan var. Ancak yazıktır ki bunların hiçbirisi cezaevinde tutuklu bulunan bir mafya lideri kadar önemli değil.

Hele ki onu serbest bırakmak adına yukarıda saydığım pek çok acıya sebep olan;Zehir tacirleri, hırsızlar, arsızlar,atiller ve sapıklar için de 'AF' çıkacak.

Ne diyeyim ben şimdi?...Yazıklar olsun sessiz kalanlara!…

Arzu KÖK