26 Haziran 2018 Salı

CHP'YE DEVLET TESLİM EDİLMEZ!.. "CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde çiftçilere mazotu 3 liradan verme vaadinde bulundu. Böyle söyledi ama mevcut durumda çiftçilere mazot, 2 lira 35 kuruştan veriliyor haberi yok."

CHP'ye niye devlet teslim edilmez.. (!)
Erem Şentürk (*)
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde çiftçilere mazotu 3 liradan verme vaadinde bulundu. Böyle söyledi ama mevcut durumda çiftçilere mazot, 2 lira 35 kuruştan veriliyor haberi yok. Haberi yok, çünkü çiftçiler gerçekten dertleri değil. Oturup tarım üzerinde ciddi planlar yapmıyorlar, hatta hiç bir plan yapmıyorlar. Mesele kafa karıştırmak, mesele ne kadar inandırsa onu kar sayıp istismar etmek. İşte bu kafaya devlet teslim edilmez.

Muharrem İnce, Kütahya mitinginde bor madenlerini işleyip kıymetli hale getireceğini vaat etti. Böyle söyledi ama dünyanın en büyük rezervlerin Türkiye’de olduğu bor madenlerinin işlenmesi için yüksek teknolojili üretim tesisinin Balıkesir’de kurulacağından haberi yok. Haberi yok çünkü enerji ve madenler dertleri değil. Oturup bu enerji üzerinde ciddi planlar yapmıyorlar, hatta hiç bir plan yapmıyorlar. Mesele kafa karıştırmak mesele ne kadar inandırsa onu kar sayıp istismar etmek. İşte bu kafaya devlet teslim edilmez.

Muharrem İnce İstanbul Beykoz Mitinginde “Yurtlarda olan kimsesiz çocuklarımız var. Bu çocuklar 18 yaşına kadar devletin gözetiminde, anasız-babasız çocuklar. Zaten kaç kişi? Ve bu çocuklar 18 yaşını doldurdu mu sokağa bırakılıyor. Allah’ın izniyle cumhurbaşkanı olduğumda o çocukları 18 yaşını doldurduklarında hemen devlet kadrolarına alacağım hemen, o çocukları sokağa bırakmayacağım. Eğer Türkiye’de, 81 milyonluk bir ülkede 3-5 bin kimsesiz çocuğa bakamıyorsak biz, yazıklar olsun bize.” dedi ve onlara sahip çıkacağını vaad etti...

Üç beş bin kişidir diye sahnede uydurma bir rakam söylüyor. Kaç kişi olduğunu bilmiyor çünkü gerçekten böyle bir dertleri yok. Devlet zaten yapıyor Muharrem İnce’nin söylediklerini. Meslek edindirme, hayat kurma desteği veriyor. Üstelik “devlet çocukları sokağa atıyor” lafı ne korkunç bir zihniyet itirafı, ne sakil bir iftira. Türkiye Cumhuriyeti Devleti şu ana kadar hiçbir çocuğu sokağa atamamıştır, atmaz. Bunu yapsa yapsa CHP zihniyeti yapar. Destursuz konuşmayın. Devlet şu ana kadar 45 bin 745 koruma altında ki çocuğu yaşı gelince devlet kadrolarına yerleştirdi. 2002’den bu yana olanı sorarlarsa eğer atamı gerçekleştirilen kardeşlerimizin sayısı şu an itibariyle 27 bin 217 Muharrem İnce’nin bunların hiçbirinden haberi yok. Haberi yok çünkü çocuklarımız ve gençler gerçekten dertleri değil. Oturup gençler için ciddi planlar yapmıyorlar, hatta hiç bir plan yapmıyorlar. Mesele kafa karıştırmak mesele ne kadar inandırsa onu kar sayıp istismar etmek. İşte bu kafaya devlet teslim edilmez.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden geçiş ücreti Muharrem İnce’nin dediği gibi 114 lira değil 13 lira olduğunu, okullarda öğrencilere kitapların zaten bedava dağıtıldığını, çocukların ailesi sigortalı olmasa bile hatta kimliği olmasa bile devlet bedavaya bakılıp tedavi edildiğini tek tek yazmaya kalkarsak CHP yalan ve istimara listesi 100’ü geçer buraya sığmaz. Cesareti olan bir CHP’li yönetici varsa seve seve karşısına otururum hepsini tek tek sıralarım bırak cevap vermeyi nefes alabilir mi acaba onu bilemem ama. Bir CHP yöneticisi için herhangi bir acı çözülmesi gereken bir dert değildir, istismar edilecek, üzerinde tepinip siyaset yapılacak bir fırsattır. Her acıyı fırsat görüyorlar, dert yoksa dert uyduruyorlar. Bu kafaya devlet teslim edilmez.
(*) [HABER POSTA.26 Haziran 2018-Salı, 15.15] https://outlook.live.com/owa/?refd=account.microsoft.com&fref=home.banner.profile&path=/mail/inbox/rp

22 Haziran 2018 Cuma

PARTİLERİN EĞİTİME DAİR VAATLERİ "Tarihçi: MUSTAFA SOLAK" DİKKAT: "Burada Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılması üniter devletin aşınacağına yönelik kaygıya nende olmaktadır. "

PARTİLERİN 
EĞİTİME DAİR
VAATLERİ 

Ülkemiz özellikle AKP hükümetleri döneminde eğitimde gayrimilli bir dönüşüm yaşadı. Millet olgusu yerine ümmetçilik pekiştirildi, laiklik geriledi, Atatürk ilkeleri müfredattan budandı. Cumhuriyet devrimimizin toplumcu, insanların birbirine hoşgörüyle baktığı, eleştirel düşünen, aklını kullanan devrimci ruhunun kayboldu. AKP’yi ideolojik eğitim yaptığı noktasında sıkıştırmak yanlıştır. Çünkü ideolojisiz eğitim de hukuk da kültür de yoktur. Zaten AKP kendinden önceki durumu “İlk olarak, eğitimde geçmiş yıllardan devralınan katı ideolojik, tek tipçi ve anti-demokratik karakteri yok etmeye odaklandık.”diyerek eleştirmektedir. AKP de şikayet ediyorsa o zaman hata kimsede yoktur diyemeyiz. 

Öğrenci de ve öğretmen de milli bilinçten uzaklaşıyor 
Kaybedilen ruhu, bozulan dengeyi öğrenci ve öğretmen davranışları üzerinden örnekler vereyim. 
Bir gün sınav başlamadan öğrencilerimden şu soru yöneltilmişti: 
“Öğretmenim siz de diğer öğretmenlerimiz gibi kopya çekersek öbür dünyada hakkınızı helal etmeyecek misiniz?” 
Eleştirel, vicdani eğitimin verilmediği bir ortamda dini kısıtlamalar bile insanları yanlış yoldan döndüremiyor.[1] 
“Siz de diğer öğretmenlerimiz gibi” dediklerine göre öğretmenler çaresizlikten veya işin içine dini katarak çocuklara istemeden akıl vermiş oldular. Öğretmen, öğrencinin bana karşı dini kullanarak emek hırsızlığını, vicdansızlığı normal gösterecek bir araç elde etmesine neden olmuştu: Din. 
Arapça dersi zor olduğu için naklini çalıştığım ticaret meslek lisesine aldıran imam hatip öğrencisi bir gün “Atatürk’ü toprak kabul etmedi, betona gömdüler” derken birkaç gün sonra da “Allah çarpsın en iyi içki Jack Daniels” diyebilmişti. Atatürk’e yönelik dini argüman getiren öğrencinin en iyi içkinin ne olduğunu bilmesi ve ağzından “Allah çarpsın” ifadesinin eksilmemesi, çelişkili görüşleri birlikte dile getirdiğini gösteriyor. Bu durum, psikolojik dengenin kaybolması değil de nedir! 
Sivas’ın Kangal ilçesinde bir okulda dinlediğim Din Kültür ve Ahlak Bilgisi öğretmeni öğrencilerinin, sınıfta geçen hamam böceğini göstererek “öldürürsek sevap alır mıyız?” diye sorduklarını anlatmıştı. Bu durum, vicdanın kaybolması değil midir? 
Sınıfa “merhaba” dediğimde topluca “aleyküm selam” yanıtı almıştım da “ben size selamün aleyküm demedim ki böyle yanıt veriyorsunuz” dediğimde “öğretmenlerimiz” böyle selamlaşıyor” diye yanıtlamışlardı. Demek ki öğretmenler sınıflarda dini selamlaşmayı tercih ediyorlardı. 
Bilginin kaynağı öğretmenlerden tarikat ve cemaatlere kayıyor. Atatürk’ün cinsel hayatına ilişkin hiçbir yerde rastlamadığım iftiraları buralardan öğreniyorlar ve “bu böyle değil” dediğimde “gelin şeyhimizle tartışın” diyebilmişlerdi. 
Okulun üç metre ötesinde yer alan “yılbaşı kutlamak haramdır” pankartını gören öğrenci “yılbaşı kutluyor musunuz” dediğim de “günaha giriyorsunuz” diyerek bana bakışı olumsuz hale geliyordu. 
Öğretmen, koridorlarda tespih çekiyor. Sınav başlarken savaşa gönderir gibi öğrencilere “Allah yar ve yardımcınız olsun” diyor. 
Buna itiraz eden öğretmenler ise öğrenci, öğretmen, idareci nazarında dikkate alınmıyor, yaftalar yapıştırılıyor. 
Böyle bir toplum millet olmaktan uzaklaşır, tebaa veya ümmet olmaya yol alır. 
Cumhuriyet yönetimine mesafeli olur. Tarikatının, şeyhine biat etmiş tek kişiye bağımlı olur. Çünkü kendi aklıyla değil başkasının aklıyla hareket etmektedir. Akıl günah, sevap, helal, haram, mekruh gibi kavramlarla dumura uğratılmıştır, kadercidir. Padişahlığa, başkanlığa, hilafete, diktatörlüğe hayranlık beslemeye başlarlar. 
Bu kişi farklı inançlara saygılı duymaz, kendi inancının dayatmacısı, daha doğru deyimle “kininin bekçisi” olacaktır. 
BEYANNAMELERE DAİR GENEL DEĞERLENDİRME 
Partilerin seçim beyannamelerindeki eğitime dair görüş ve vaatlerine dair tespit ettiğim 10 önemli hususa dair görüşlerini belirtelim. 
Partilerin dinsel, mezhepsel, etnik bakış açılarına karşı milleti, milli devleti, Atatürk ilkelerini savunan, Aydınlanma seferberliği yürüten bir eğitim kavrayışları yok veya sınırlı. Eğitimde reform, öğrenciye burs, meslek liselerine önem verilmesi, öğretmenin özlük ve mali haklarının geliştirilmesine yönelik söylem her partide var. Ama bundan önce eğitimin Atatürk ilkelerine, cumhuriyet değerlerine bağlılığına dair felsefi bakış açısı ve devrimci ruhu yeterince göremiyoruz. Mesele emperyalizme, tarikata, bölücülüğe karşı milletin bütünlüğü olarak değil de vaatler ve teknik noktadan yaklaşılıyor. O zaman bu vaatleri gerçekleştirecek, bilimi üretecek eleştirel ve özgür akla ihtiyaç olacak. Dolayısıyla teknik noktaları da çözecek akılcı, milli birliği pekiştirecek eğitim anlayışıdır. Sanki eğitimde (öğrencisi, öğretmeni, velisi dahil) yukarıda verdiğim anlayış ve davranışlar yokmuş gibi bina yapmaya, öğretmen maaşlarına, bursa, yurt olanağına dair çözümlerin daha fazla yer alması doğru yaklaşım değildir. 
1) Milli eğitim eksikliği: ABD güdümlü cemaatçiliğin ve bölücülüğe karşı önünde milletleşmeyi pekiştiren bakış açısı eksikliği var. Öğrenciyi tarikat, cemaate bağımlı olmaktan uzaklaştıran, ümmet yerine milleti öne çıkaran vurgular pek yok. CHP, Vatan Partisi (VP) dışında tarikat ve cemaatleri eğitimdeki durumuna dair görüş yok. Dolayısıyla sıkıntı görmüyorlar. 
AKP seçim beyannamesinde “farklı dillerin yanı sıra, farklı inanç ve mezhepler konusunda da cesur adımlar attık. İlk defa “Alevi Çalıştayları” düzenleyerek, İslam inancının farklı yorumlarının daha özgür bir ortamda tartışılmasına ve sorunlarının demokratik bir ortamda aşılmasına zemin hazırladık diyor. Dahası “geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanıyacağız” diyerek tarikat, cemaatlere hukuki statü tanıyacağının sinyalini vermiştir. 
CHP seçim beyannamesinde “ekonomik sıkıntı içindeki aileler, çocuklarını tarikat yurtlarına göndermek zorunda kalmaktadır. AKP, iktidarını muhafaza etmek için itaatkar, ve koşulsuz biat eden bir gençliğe ihtiyaç duymaktadır… Eğitimi, Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet değerleri ışığında çağdaş, demokratik, laik, bilimsel ve eşitlik ilkesine dayalı bir anlayışla yeniden yapılandıracağız. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı, mücadelesi ve ülkemize kazandırdığı her türlü eser merkezde olmak üzere Cumhuriyet Dönemi Tarihi ve Demokrasi Kültürü derslerinin zorunlu ders olarak okutulmasını sağlayacağız” demektedir. 
Vatan Partisi (VP) “Cumhuriyet Devrimi Kanunları'na göre yasa dışı olan tarikatlara ve vakıflara ait okullar ve yurtlar ile bütün özel okullar ve özel eğitim kurumları kamulaştırılarak Öğretimin Birliği sağlanacaktır” diyor. Askerî eğitim ve sağlık kurumları yeniden açılacak, Diyanet İşleri Başkanlığı'na verilen eğitimle ilgili yetkiler Milli
Eğitim Bakanlığı'na devredilecektir” diyor. 
Diğer partilerde tarikat, cemaat eğitimine, yurtlarına dair ifade yok. 
2) Müfredat ne olacak?: Atatürk’ün kaldırılmaya, kadının emeğinin, cinselliğinin sömürülmeye çalışıldığını, cihad kavramının nefisle mücadele ve vatan savunması olarak yansıtılmadığı, insanlık onuruna, millet egemenliğine, laikliğe aykırı müfredatın kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunda sadece iki parti net konuşuyor. 
İmam hatip müfredatı ve bu okulların sayısı noktasında net duruşa ihtiyaç var. Bugün 4123 imam hatip okulunda (ortaokul ve lise) 1.297.272 öğrenci okumaktadır.[2] Ülkemizin bu kadar imam ve hatipe ihtiyacı yok. Bu okullarda biatçı, şeriatçı nesiller yetiştirilmek isteniyor. Partiler “ihtiyaç dahilinde” diyor ama imam hatip konusunda cesaretli adım atamıyorlar. CHP, VP ve İyi Parti 13 yıl kesintisiz eğitimi savunmaktalar. Geçiş nasıl olacak? 
Bu soruya ney yanıt göremiyoruz. 
İmam hatip müfredatının gözden geçirileceğine dair CHP, İyi parti, VP söylemde bulunuyor. İYİ parti “müfredat ve sınav sistemini yeniden düzenleyeceğiz” diyor. 
SP “Bölgenin sosyal, ilmi ve manevi gelişme-sinde önemli görevler üstlenen medreselerin resmi statüsü gözden geçirilecek ve mezunlarının ilahiyat eğitim sistemiyle bütünleşmesi sağlanacaktır” diyerek medreselerin varlığını normal gördüğünü gösteriyor. CHP “İmam Hatip Okulları’nda verilen eğitimin içerik, müfredat ve niteliğinin iyileştirilmesini sağlayacağız.” diyor, VP “Karma İmam Hatip Okullarında kız-erkek ayırımına son vereceğiz. İmam Hatip Okulları, imam ve din adamı ihtiyacını karşılayacak sayıya indirilecektir. Önümüzdeki süreçte 40 İmam Hatip Okulu yetmektedir. İhtiyaç fazlası İmam Hatip Okulları, öğrencilerin tercihleri de dikkate alınarak normal liselere çevrilecektir” diyor. 
MHP, “Eğitimin her kademesinde müfredatın millî ve çağın gereklerine uygun bir şekilde planlanması” gerektiğinden bahsetse de sıkıntıyı, laik eğitimde geri gidişi belirtmiyor. 
3) Meslek lisesine olumsuz bakışı kırmak ve sınavı kaldırmak: Neredeyse hepsi sınavı kaldırmaktan bahsediyor, “çocuklarımız istemediği okul türüne yönlendirilmeyecek” diyorlar ama “meslek lisesine önem vermeden, ihtiyaç dahilinde meslek elemanı yetiştirmeden mi bunu sağlayacaklar?” sorusuna teknoloji liseleri gibi yanıt veriyorlar ancak; meslek lisesine yönelik olumsuz algıyı kırmadan bu olmaz. Bu algı da ihtiyaç planlaması yapılarak, iş olanakları artırılarak kırılır. 
4) FETÖ ile mücadele: Kimi partiler KHK’lerle meslekten atılanların görevine döneceğini belirtiyor. Burada suçlu ve suçsun hızla ayrıştırılacağına yönelik ifadelerinin olmaması FETÖ, PKKlileri kurtarmaya yönelik algıya neden oluyorlar. CHP, beyannamesinde “tekçi zihniyet, itaat etmeyen ya da eleştirel konumdaki akademisyenleri soruşturmalarla yıldırmaktadır. KHK’lerle meslekten atmaktan çekinmemektedir” diyor. 
HDP, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” diyerek düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullandıkları için OHAL KHK’leriyle haksız ve hukuksuz biçimde üniversitelerden atılan akademisyenlerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin geri dönmelerini sağlayacağız” diyor. Her iki ifadede de atılan bütün akademisyenlerin FETÖ, PKK ile bağlantıları hızlı bir yargılanmayla ortaya konmadan mı işlerine geri iade edileceği hususuna açıklık getirilmemiştir. Atılmaların neye göre haksız ve hukuksuz olduğu net değildir. 
5) Askeri okullar: Deniz Tabip Albay Doç. Dr. Ece Boylu “bir sivil doktoru harp meydanına paraşütle atmanız zordur ancak askeri bir doktor bunu rahatlıkla yapabilir" diyerek askeri okulların önemini ortaya koyuyor. Askeri okulların açılmasını sadece VP savunuyor. 
6) Anadilde eğitim: Seçim beyannamelerinde anadilde eğitim, anadilin öğretilmesi kavramları içiçe geçmiş. Neyin kastedildiği net olarak belirli değil. Bir yandan anadilin öğrenimini savunup diğer yandan “yerel yönetimlerin özerkliklerini AB standartlarına kavuşturacağız” demek, anadilde eğitimin de zamanla gündeme getirileceğine dair üniter devletten yana olan kesimlerde kaygılara neden olmaktadır. Özerkliğin ilk adımı olarak görülmektedir. Bu kaygıların giderilmesi gerekir. Üniter yapıyı zaafa uğratmayacak, ülke demokrasisini geliştirecek çözümü daha net ortaya koymalıdır. Eğitim Türkçe olmalıdır ama talep halinde Kürtçe gibi diller de (hangi lehçe veya lehçeleri olacaksa) seçmeli olarak öğretilmelidir. Ama Kürtçe eğitim demek anaokulundan üniversite bitene dek bütün derslerin Kürtçe öğretilmesi demektir. “Kürtçe’nin ilgili lehçe veya lehçelerinin, bu dersleri öğretebilecek kadar bilim dili özelliği var mıdır?”, “Kürtçe eğitim alanın iş olanağı ne kadar olur? Nerelerde kullanır?” sorularının yanıtı arandığında göreceğiz ki, üniter devlet içinde Kürtçe eğitim olanaklı değildir. 
CHP “Kamu hizmetlerinin eşit yurttaşlık temelinde tüm yurttaşlarımıza eksiksiz olarak götürülebilmesi için anadili Türkçe olmayan yurttaşlarımızı da gözetecek bir anlayışı hayata geçireceğiz, okullarımızda, Kürtçe dersleriyle ilgili altyapı sorunlarını çözecek ve seçimlik dersleri çeşitlendireceğiz, Kürtçe’nin yanı sıra Türkiye’deki tüm kardeş dillerle ilgili araştırma enstitülerini yaygınlaştıracağız. Kapatılan tüm enstitüleri kadro tahsis ederek yeniden açacağız, yerel yönetimlerin özerkliklerini AB standartlarına kavuşturacağız, TBMM tarafından 8.5.1991 tarihinde kabul edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı uygulayacağız, anadilin öğrenimi hakkından tüm yurttaşlarımızın yararlanabilmesi için gerekli yasal ve kurumsal altyapıyı kuracağız” diyor. 
Burada Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılması üniter devletin aşınacağına yönelik kaygıya nende olmaktadır. 
MHP Türkçe’ den başka bir dilde anadilde eğitim yapılmasına karşıdır. HDP “her çocuğun ve gencin anadilinde eğitim hakkını anayasal güvence altına alacağız” diyor. SP “Anadil eğitiminin ve anadil kullanımının önündeki engeller kaldırılacak ve bu haklar anayasal güvence altına alınacaktır” diyor. Yani anadilde eğitimin yanı sıra, yargıda ve başka ortamlarda da anadillerin kullanılacağına yönelik öneride bulunuyor. 
VP yabancı dillerin Türkçeyi bozan etkilerini önlemek, Türkçemizi bir uygarlık ve bilim dili olarak geliştirme olanaklarını değerlendirmek amacıyla “Türkçeyi Koruma ve Geliştirme Yasası”nı çıkaracağından bahsetmektedir. 
Sonuç olarak bina, burs, ikramiye, akıllı tahtadan önce emeğe saygılı, kamu mallarına özen gösteren, vatansever, paylaşımcı, insanlığa kardeşlikle bağlı, yetenekli, bilgili, sorumlu, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirmek önemlidir. 
Dolayısıyla Atatürk’ün eğitim felsefesin ortaya koyduğumuz bu noktalardan harekete ederek partileri eğitime dair çözümlerini değerlendirmeliyiz. 

Tarihçi 
Mustafa Solak

20 Haziran 2018 Çarşamba

Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye'nin içinde bulunduğu genel durumu, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün hazırladığı ve ilk Başbakan İsmet İnönü'ye okuduğu rapor...


Atatürk'ten İsmet Paşa'ya Türkiye Raporu
Gönderen: Cesuryorum cesuryorum@gmail.com 
Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye'nin içinde bulunduğu genel durumu, Mustafa Kemal'in hazırladığı rapordan izleyelim...
***
Tarih 30 Ekim 1923.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ertesi günü, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı Köşk'e davet eder.
Ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa'ya böyle sunar:
"SEVGİLİ Paşam, Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum.
Dur, hiç itiraz etme!
Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor.
Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.
Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az.
4,000 km kadar demiryolu var.
Bir metresi bile bizim değil.
Üstelik yetersiz.
Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Denizciliğimiz acınacak durumda..
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz.
Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136.
Pek az şehirde eczane var.
Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu.
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.
Bit ciddi sorun..
Nüfusumuzun yarısı hasta.
Bebek ölüm oranı yüzde 60'ı geçiyor.
Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor.
Bunun önemli bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz.
Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830.
Yanan bina sayısı 114,408.
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız da çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz.
Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.
Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver.
Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz.
İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var.
Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti.
Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var.
Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney..
Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik.
Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız.
Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun!"
(Bakınız: Turgut Özakman, Cumhuriyet-Türk Mucizesi, 2. Kitap, İstanbul 2010)
***
Araştırmacı Mesut Karip, Cumhuriyet döneminde ve CHP yönetiminde (1923-1950 arası) yapılanların aşağıda yıl yıl dökümünü sıralamaktadır. (Bakınız: Mesut Karip, blog-milliyet-com.tr.) Bütün bu yapılanları görmemezlikten gelerek, hatta inkar ederek, "Taş Taş üstüne konmadı" denilebilmesini, anlamak, hayret etmemek ve hatta öfkelenmemek olasımıdır?
2002-2017 yıllarını içeren 15 yıllık AKP hükümetleri döneminin ekonomi politikalarını, Atatürk dönemiyle karşılaştırmak isterdim. Ancak bunun ayrı bir konu olduğunu ve okuyucuları sıkabileceğini düşünerek, yorumumu bir kaç temel noktayla tamamlamak isterim. Atatürk döneminin verileriyle aşağıda kısaca özetlediğim AKP döneminin ekonomi verilerini lütfen sizlerin karşılaştırmanızı diliyorum.
AKP hükümetleri 2002-2017 döneminin ekonomik göstergeleri:
1) Milli Gelir ortalama olarak yılda yüzde 4,8 olarak büyümüştür.
2) Enflasyon ortalama olarak yılda yüzde 10,4 olmuştur.
3) Türk Lirasının ABD doları karşısındaki değeri 2003-2010 yıllarında 1,50 TL olarak kalması sağlandı. Ancak 2011 den itibaren TL nin dolar karşısındaki değer kaybıher yıl artarak haziran 2018 de 5,50 TL oldu.
4) İşsizlik ortalama olarak yılda yüzde 10,7 olmuştur. Gençlerde ise bu oran yüzde 25`i aşmaktadır..
5) 2002 de 15 Milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2017 sonunda 77 Milyar dolara çıkmıştır.
6) Türkiye'nin toplan dış borcu 2002 de 129,6 milyar dolardan2017 sonunda 453,2 Milyar dolara tırmanarak, milli gelirin yüzde 53,3'üne ulaşmıştır.
7) Türkiye`ninbir yıl içersinde 236,8 Mılyar dolar dış borç ödeme yükümlülüğü bulunuyor. Döviz rezervlerinin büyük ölçüde azalması nedeniyle, örneğin yüz dolarlık dış borç için devlet kasasında sadece 60 dolar bulunmaktadır(Mehtap O.Ertürk, Sözcü, 21.5.2018)..
8) AKP döneminde başta kamu iktisadi kuruluşları ve fabrikaları olmak üzeresatılan devlet varlıklarından 65-70 Milyar dolar sağlanmıştır.
9) 16 yıllık AKP dönemindedevlet varlıklarının satımından sağlanan bu geliri yapılan dış borca eklersek, toplam 523,2 Milyar Dolar kaynak elde edilmiştir. Ayrıca dolar kuru ortalamasıyla bu sürede toplam olarak 2,1 trilyon dolar vergi alınmıştır. Bu kaynağın nereye, nasıl harcandığının açıklanması ve bilinmesi gerekir.
10) AKP hükümetlerinin sürekli olarak övündükleri yolların, köprülerin, Avrasya tünelinin, hava alanlarının yapılma maliyeti, devlet varlıklarının satımlarından sağlanan 65-70 Milyar dolarla fazlasıyla yapılacağı inancındayım. En pahalı yatırımlar arasında yer alan Avrasya Tünelinin maliyeti 1,2 milyar dolardır. Muhalefet partilerinin bu konuları ayrıntılarıyla araştırmaları gerekmektedir. Yukarıda isim isim sıralanan 1923-1950 yıllarına kadar yapılan fabrika ve kuruluşların ve 1950 sonrasında kamu varlıklarına ait kurumlar, fabrikalar, limanlar, madenler, AKP döneminde yıldan yıla çoğu yabancı firmalar olmak gerçek değerlerinin altında ve genellikle AKP ye yakın firmalara satılmıştır. Günümüzde muhalefet partileri tarafından yapılan yoğun eleştirilere karşın, şeker fabrikaları da satılmaktadır.Buna karşın AKP döneminde devlet tarafından yeni bir fabrika açılmamıştır.
11) 2002 de hane halkı borç yükünün, hane halkı harcanabilir gelirine oranı yüzde 4 den 2015 yılında yüzde 51`e ulaştıÇalışanlar gelirinin yarısını bankalardan aldıkları borçlara ödemektedirler(Sözcü, 30.5.2018). Bu dönemde gelir dağılımındaki adaletsizlik ve dengesizlik daha da artmıştır.OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı adaletsizliğinde Türkiye ilk üç ülke arasında yer almaktadır. Türkiye`de 2016 yılı sonuda yüksek gelire sahip nufusun yüzde 20`si ülke gelirinden yüzde 47,2 lik pay alırken, en düşük gelir gurubundaki nüfusun yüzde 20`si ise toplan gelirden sadece yüzde 6,2 oranında bir pay alabilmektedir.
https://mail.google.com/mail/u/0/?tab=wm#inbox/FMfcgxvwzcJSBCBwjwfMdSzvHhWPmlKm?projector=1&messagePartId=0.1
--
"Biz Türk’üz, tam manasıyla Türk’üz!
İşte o kadar!
Asya için ve Avrupa için bizim konumumuz aynıdır.
Dostlara sahip bulunmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk cephesinden değerlendirmek!
Bu gerçekçi görüştür.
Osmanlı İmparatorluğu’nu mahveden ideolojiye tepkidir."
Gazi Mustafa Kemal, 1921
--
EY KUL!
KAPILARDAN GEÇERKEN;
TÜRKLÜĞÜNÜ UNUTMA,
NE MUTLU TÜRK'ÜM DEMEK İÇİN..
CUMHURİYET'E SAHİP OL,
DEVLETİNİ SEVMEK İÇİN..
HAYATI DOĞRULUKLA KUR,
DOĞRUYU ÖĞRENMEK İÇİN..
İTİMADI KAYBETME,
İTİBARI KAZANMAK İÇİN..
KENDİNİ İYİ TANI,
CÜMLE ALEME TANITMAK İÇİN..
İNSANI SEVDİĞİNİ SÖYLE,
SEVGİYE ALIŞMAK İÇİN..
TOPLULUĞA KENDİNİ ADA,
SENİNLE OLAN İNSANLAR İÇİN..
İŞİNİ, AŞINI, BİLGİNİ PAYLAŞ,
PAYLAŞANLA OLMAK İÇİN...
Nusret DEMİRAL
--
"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesinler...''
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
--
''Bizler;
Gözünde Vatanını,
Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen,
Vicdanında dinini saklayabilen,
Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.''
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
--
e-posta ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasa'sının;
MADDE 24/3: Kimse, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerin den dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
MADDE 25: Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
MADDE 26: Herkes düşünce ve kanaatlerini; söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
YGK: Şiddet çağrısı içermedikçe sözlü ve yazılı ifadeler cezalandırılamaz.
Bu düşünceler şok edici bile olsa...
(Yargıtay Genel Kurul Kararı)
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle, "hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi" TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.

19 Haziran 2018 Salı

TURAL KADIZADE, Güncel DEMOKRAT PARTİ Mersin İl Başkanı (DP ad ve namı altında faaliyet göstermeye çalışan grup hakkında yakınma ve infial)

SEVGİLİ DAVA ARKADAŞLARIM
Bu Davanın Yaklaşık 5 Yıldır Kale Bekçiliğini Yapmaktayım Çok Şeyler Gördüm Ama Bu Kadar İhaneti Ve Dava Satanı Görmedim Bu Partinin Rakibi Falan Yok Burdan Nemalanan Sahtekarlar Ve Kansızlar Var Burayla Bir Yere Gelip Herşeyi Burda Görüp Sonra Dünü Unutan Vijdansızlar Gördüm Herkesin Tek Korktuğu Partinin DEMOKRAT PARTİ Olduğunu Gördüm Tüm İlçelerimizden İsmini Dahi Anmaktan Utandığım Malum Şahsın Resimleri Ve Arşivdeki Ne kadar Belgesi Varsa Çöpe Atılıp Yakılmıştır Genel Merkezimizi Derhal Bu Kendini Bilmezi Partimizden Uzaklaştırmak Ve İhrac Ederek Bunuda Ulusal Medya Aracılığı İle Vatandaşlarımıza Duyurup Vijdanların Rahatlatılması İçin Acilen Göreve Davet Ediyorum
Bizler Onlar Gibi Makam Mevki Ve Cebimizin Peşinde Koşmadık Bu makamlarada Onlar Çalıp Çırpıp Sonra Bizi Satsınlar Diyede Gelmedik Nasıl Bir Açığı Vardırki İSLAMKÖY Yerine Mitinglerde Dolaşıyor Kendisini Kınıyor Ve Hakkımızı Helal Etmediğimizi Bütün Dava Arkadaşlarımla Paylaşıyor Herkese Gerçek Dava İnsanı Olan DEMOKRATLARA Saygılarımı Sunuyorum Ne Mutlu Demokratım Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene.
TURAL KADIZADE
DP MERSİN İL BAŞKANI
Yorumlar
Tural Kadızade Arkadaşlar şu an sadece seçime odaklıyız burada sadece bizi satan bir kendini bilmezi Mersin İl Başkanı olarak paylaştım lütfen bu konuyu başka yerlere çekip değerlendirmeyin Genel Başkanımızın kalan kısa zamanla ilgili programı müsait olmamıştır burda bir ard niyet taşımak ve düşünmek yanlıştır
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla16s
Selahattin Izgi Söz konusu çürük elma ise ''' At çöpe gitsin '' FIRTINANIN ŞİDDETI NE OLURSA OLSUN. .MARTI SEVDİĞİ DENİZDEN ASLA VAZGEÇMEZMİŞ '''SAYIN BAŞKANIM BİZ DEMOKRATLAR ---SİZ KALE KOMUTANLARIMIZ OLDUĞU SÜRE HİÇ BİR ZAMAN YIKILMAYIZ. YIKAMAZLAR. BUNLAR ''ÇİLLER. ..AĞAR. .VE SOYLULAR OLSA BİLE DİMDİK AYAKTAYIZ. NE MUTLU TÜRK'ÜM ...DEMOKRAT 'IM DİYENE
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla16s
Selatin Erihan Sen çok yaşa sn. Gültekin Uysal. Siyasi hayatımızda ve partimizin başında hep varol..
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla16sDüzenlendi
Selatin Erihan Tural başkanım yüreğinize sağlık. Cok üzüldük ama perşembenin gelişi çarşambadan belliydi..
16 senedir bir tek olumlu kelam etmediler DP mizle ilgili.. 6 senedir yok edilmeye çalışılan partimizi ayakta tutan sn. Genel başkanıma ve siz değerli il başkanlarıma sevgi,saygı dolu selamlar.
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla16s