Prof. Dr. Hakkı KESKİN
Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi eski üyesi (*)
Türkiye Cumhuriyeti'nin tek adam rejimine
dönüştürüldüğü günümüz sürecinde, özellikle ana muhalefet Partisi olarak
güçlü, etkin ve yaptırım gücü olan bir CHP'ye ihtiyacı vardır!
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluş felsefesini oluşturan ve her zaman övünebileceği tarihi bir geleneğe
sahiptir. Bu temel felsefe ve ana ilkeler arasında ülkenin vatandaşlık
anlayışına dayanan ulusal bütünlük, geniş halk kitlelerinin sorunlarını
ana görevi bilen halkçılık, kendini toplumun gereksinimlerine göre sürekli
yenileyebilmek anlamına gelen devrimcilik, toplumda farklı dini inançlara
devletin eşit davranması ve dinin siyasete ve ekonomik çıkarlara alet
edilmemesini öngören laiklik, devletin vazgeçemeyeceği görevleri arasında
bulunan eğitim, sağlık, altyapı hizmetleri, ulaşım ve geri kalmış bölgelere
ekonomik yatırımları öngören devletçilikilke ve politikalarından, CHP’nin
vazgeçmemesi ve hatta ödün vermemesi gerekir.
CHP bu kuruluş felsefesine ve kimliğine bağlı kalarak,
günümüzün Demokratik Sol veya Sosyal Demokrat bir partinin, parti içi
demokrasi, evrensel anlamda demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı,
yargı bağımsızlığı, basın ve fikir özgürlüğü, insan hak ve özgürlüklerini ve en
başta da sosyal adalet ve sosyal devlet ilkelerine kararlılıkla sahip
çıkmalıdır. Bu ilkeleri altı okun yanı sıra vazgeçemeyeceği temel siyasi
çizgisi olarak tüzüğüyle kabul etmelidir.
Sosyal demokrasinin temel dayanağı, öncelikle emeğiyle
geçinen tüm insanlar ve bunların örgütleri olmalıdır: İşçiler, memurlar,
emekliler, işsizler, çiftçiler, esnaflar, üniversite gençliği ve bu insanların
sendikal örgütleridir. CHP zaman kaybetmeksizin öncelikle toplumun bu
kesimleriyle doğrudan ve çok yakın bir diyaloga ve gerekli alanlarda dayanışma
ve eylem birliğine girmelidir. Geniş halk kitleleri dediğimiz bu kesimlerin hak
ve çıkarlarını savunan partinin CHP olduğu, izlenen politikalarla
kanıtlanmalıdır. İktidara gelinmesi halinde, bu insanlar için nelerin nasıl
yapılacağı parti programında somut olarak açıklanmalıdır.
CHP programının, dış politika başta olmak üzere,
işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim-öğretim, sağlık, ulaşım,
tarım, enerji, kentleşme, altyapı, doğa ve çevrenin korunması gibi her bir
konuya ilişkin somut çözüm önerilerini ve projelerini ortaya koyması gerekir.
CHP’nin sosyal demokrasi kimliğini belirleyen en
önemli ilke, toplumda sosyal adaleti sağlamak olmalı, parti kuruluş ilkelerinin
yanı sııra öncelikle toplumda Sosyal Adalet ilkesiyle özdeşleştirilmelidir.
CHP, toplumda hızla daha da artmakta olan gelir dağılımındaki dengesizliğe ve
kutuplaşmaya ivedi olarak dur diyeceğini, ranta dayalı haksız ve spekülatif
kazanç sağlama yollarının kapatılacağını, öncelikle de vergide adaletin
sağlanacağını somut örneklerle halka anlatmalıdır.
Parti İçi Demokrasi, CHP'de dinamizmi ve
seçmenle kucaklaşmayı da sağlayacaktır
Türkiye’de gerçek demokrasi ve hukuk devletini isteyen
CHP’nin, bunu öncelikle kendi parti organında uygulaması ve diğer partilere de
örnek olması gerekir. CHP, halkın özgür iradesinin temsil edildiği tek yerin ve
gücün kayıtsız şartsız Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin olduğnu ve Parlamenter
demokrasiden asla ödün verilmeyeceğini, programında özenle vurgulamalıdır.
CHP ivedi olarak yeniden yapılanmaya gitmelidir. Bu
amaçla partinin temel felsefesini ve önceliklerini herkesin anlayabileceği ve
okuyabileceği sadelik ve kısalıkta yeni bir tüzük ve programı, parti
birimlerinde tartışılarak hazırlanmalıdır. Parti içi demokrasi sağlanmalı, tüm
parti üyelerini kucaklayan, farklı eğilimlerin de parti yönetiminde görev almasını
sağlayan, ülkedeki muhalif demokrat örgütlerle dayanışma ve işbirliği yapmayı
öngören politikaları da genel yaklaşım olarak benimsemelidir.
Türkiye'de Parti İçi Demokrasinin sağlanmasında CHP
öncü parti olmalıdır. Parti içi demokrasinin işlerlik kazanmasının vazgeçilemez
ve ertelenemez önemini vardır. Parti içi demokrasinin uygulanması CHP'ye
büyük bir dinamizm kazandıracaktır. CHP'nin mahallelerde, köylerde, ilçelerde
ve illerde dinamik bir yapıya kavuşması, seçmenlerle doğrudan ilişkiye geçebilmesi
içinde parti içi demokrasi çok önemli bir dürtü ve heyecan sağlayacaktır.
Parti içi demokrasi, parti organlarında kararların
demokratik kurallara uygun olarak alınabilmesidir. Partide kararlar en üst
kuruldan aşağıya doğru verilirken, en alt parti biriminde de, örneğin mahalle,
köy, ilçe ve il örgütünde parti tüzüğüne uygun olarak kararlar alınmalı; parti
organlarına kimlerin gelebileceğine genellikle partili üyeler oylarıyla
doğrudan karar verebilmelidir. Mahalle, köy, ilçe ve il parti organları, parti
merkezinin müdahalesi olmaksızın yerel düzeyde partili üyelerin oylarıyla
demokratik olarak seçilebilmeli ve parti tüzüğüne ve programına aykırılık
olmadığı sürece de, seçilenler görevden alınmamalıdır.
Almanya Sosyal Demokrat Parti'de ve Sol Parti'de parti
içi demokrasinin nasıl işlediğini örnek olarak vermek isterim. Bu partilerde
mahalle ve köylerde en alt parti birimleri vardır. Bunlar sayesinde en yaygın
biçimde seçmenle sürekli olarak ilişki kurulmaktadır. Çünkü mahalle ve
köylerdeki parti birimleri, mahallenin ve köyün sorunlarını ele almakta,
seçmenle bire bir ilişki ve diyalog halinde bulunmaktadır. Gerektiğinde bazı
talepler için mahalle ve köy halkıyla etkinlikler gösterilmektedir. Bu
etkinlikler sayesinde de yeni üyeler kazanılmaktadır.
Öte yandan partili üyeler bu sayede kimin aktif olarak
parti amaçları doğrultusunda çalıştığını doğrudan yaşayarak görmektedirler.
Partilerin mahalle birimlerindeki üyeleri, kendi delegelerini seçerek, parti
organlarında, belediyelerde, belediye meclislerinde, belediye başkan ve
milletvekili adaylıklarının seçiminde doğrudan etkin olarak kararlara
katılmaktadırlar. Mahallelerden, köylerden seçilen partili delegeler, ilçe ve
illerde yapılan seçimlerde kararlara doğrudan katılmaktadırlar.
Görüldüğü gibi parti içi demokraside, parti üyeleri
mahalle örgütlerinden başlayarak yukarıya doğru İlçe ve İl parti kararlarında
oylarıyla yetki sahibidirler. Alman Sosyal Demokrat Partisi Başkanının
belirlenmesi, son yıllarda artık tüm parti üyelerinin oylarıyla yapılmaktadır.
CHP genel başkanının da tüm üyeler tarafından seçilmesinin, kararın demokratik
olmasının yanı sıra, partide ve kamuoyunda çok daha büyük güven, saygınlık ve
etkinlik sağlayacağı inancındayım.
CHP'de büyük sancılara neden olan temel sorun,
kurultaylara gelecek delegelerin önemli oranda Ankara'dan Parti yönetim kurulu
müdahalesiyle belirlenmekte olduğu belirtilmektedir. Öte yandan Milletvekili ve
Belediye başkan adaylarının da büyük bir kesiminin, genel başkan ve bir kaç
yardımcısı tarafından belirlenmekte olması, büyük tepkilere yol
açmaktadır. Bu sistem yerel düzeydeki eğilimleri ve önerileri dışlayan,
kırgınlıklara, parti çalışmalarında isteksizliklere ve hatta istifalara neden
olmaktadır. Parti içi demokrasinin işleyebilmesi ve çalışmalara her partilinin
aktif desteğinin sağlanabilmesi için, parti üye ve delegelerinin özgür
kararlarına saygılı olunması gerekir. Bazı illerde daha önce Milletvekili
adayların önseçimle belirlenmiş olmasının, parti üyeleri tarafından olumlu
karşılandığı bilinmektedir.
Çok daha da demokratik ve yararlı olacağına inandığım
yöntem, belediye başkan adaylarının ve milletvekili adaylarının parti
üyelerinin oylarıyla yerel düzeyde doğrudan seçilebilmesidir.
Kuşkusuz, parti çıkarları açısından, partiye
seçimlerde oy kazandıracağı ve önemli katkı sağlayacağına inanılan kişilerin,
milletvekili adayı olabilmesi için parti genel başkanı ve yönetimine, belli
oranda kontenjan tanınması yararlı ve gereklidir. Örneğin milletvekili aday
listesinde seçilebilecek yerler için yüzde 5`lik bir kontenjan bu kişiler için
parti yönetimi tarafından kullanılabilir. Bu yöntem, Batı Avrupa sosyal
demokrat ve Sol Partilerinde de uygulanmaktadır.
CHP Yönetimi gençleri kazanmalı ve farklı
görüşteki parti üyelerini kucaklamalıdır.
CHP'de izlediğim en ciddi sorunlardan biri de, parti
yönetiminin, partideki farklı eğilimleri ve kesimleri kucaklamamasıdır. Oysa
CHP bir kitle partisidir. Bu nedenle de parti bünyesinde, daha solda, merkezci,
gelenekçi ve ulusal eğilimde olan partililerin, parti sempatizanlarının ve
partiye oy verebilecek seçmenlerin göz önünde bulundurulması yararlıdır.
Ne yazık ki CHP, Gezi/Taksim direnişine katılan
milyonlarca genci, parti içi demokrasiyi gerçek anlamda sağlayarak ve bu
gençlerle samimi bir diyaloga girerek, kucaklamayı ve kapılarını bu dinamik
insanlara açmayı başaramadı. Bu kucaklaşma ve kaynaşma göstermelik söylemle,
“buyursun gelsinler” demekle olmaz. CHP gençleri kazanmak ve Partide aktif ve
etkin konuma getirme konusunda kararlı bir çalışmaya girmelidir. Parti
üyelerinin artan oranda gençleşmesi, CHP ye büyük bir dinamizm ve ivme
kazandıracaktır. Gençlerin aktif çalışmasıyla partiye ilgi ve destek giderek
daha da artacaktır.
CHP, kendini ulusalcı olarak tanımlayan, Türkiye
Cumhuriyeti'nin ve CHP'nin kuruluş felsefesine bağlı CHP'li seçmeni ve
partilileri, yeniden kucaklamak zorundadır. Bunun aksine izlenen politikaların,
başarılı olmadığı ve olamayacağı, son seçimlerde de görüldüğü gibi,
kanıtlanmıştır. CHP'nin kendi kuruluş felsefesinden uzaklaşarak ve sağa
açılarak, seçimlerde istenen başarıyı sağlama şansı yoktur. Bu yolu deneyen
Sosyal Demokrat Partiler, Almanya, İngiltere, İsveç, Hollanda ve Danimarka'da
büyük oy kaybına uğramışlardır. CHP hem kendi seçim deneyimlerinden ve hem de
bu partilerin deneyimlerinden gerekli dersi çıkarmalıdır.
Kendi şehrinde bile seçimlere giremiyen, “Kefere
Atatürk” ve "Ulus devlet miadını doldurdu" söylemleriyle tanınan
Bekaroğlu gibilerin, partiye hiçbir getirisi olmayacağı, aksine oy kaybına
neden olacağı görülmektedir.
CHP'de bugüne değin göreve gelen gruplar, partideki
diğer eğilimleri yönetimden uzak tutmuş, milletvekili ve hatta delege
olmalarını bile engellemişlerdir. Önceki genel başkan Sayın Deniz Baykal’a
yapılan bu yöndeki eleştiriler, bu eleştirileri yapanlar tarafından da
uygulanmıştır, uygulanmaktadır. Bu anlayış kitle partisi ve parti içi
demokrasinin işlerliği bakımından son derece yanlıştır. Bu durum parti
dinamizmini köreltmekte, partideki tüm güçlerin ve eğilimlerin kucaklanmasını
engellemekte ve tüm partililerin aktif çalışmalarını imkânsız kılmaktadır.
Seçmenlerin, kendi görüşlerinin partide temsil edilmekte olduğunu görmeleri
büyük önem taşır. Kuşkusuz partideki tüm eğilim ve grupların, partinin tüm
birimlerinde tartışılarak kabul edilen parti tüzüğüne, partinin genel
felsefesine ve programına bağlı kalmaları gerekmektedir.
CHP`de ve diğer Türk partilerinde görmediğimiz bir
anlayış da da CHP öncü rol oynamalıdır. Tüm Batı Avrupa ülkelerinde olduğu
gibi, seçimlerde başarısız olan parti başkanı ve yöneticilerinin istifa etme
kültürü, artık Türkiye`de de ugulanmalıdır. Ancak böyle bir politikayla
parti yönetiminin yenilenmesine ve partiye yeniden güven duyulmasına olanak
sağlanabilir. İstifa etme kültürü sonderece gerekli, doğru bir anlayış ve bu nedenle
istifa eden ıçin de bir erdem olarak görülmelidir.
CHP'nin, Türkiye’nin can alıcı konularına vurgu yapan
kısa ve özlü bir programa gereksinimi vardır!
CHP’yi diğer partilerden ayırt edici ve belirleyici
kimliği, toplumda sosyal adaleti, sosyal devleti, işsizliğe çözümü, parasız
eğitim-öğretimi, yenilenebilir enerjiyi, ülke tarımıyla halkın
beslenebilmesini, doğanın ve çevrenin korunmasını ve toplumsal barışı sağlayıcı
olma özellikleri olmalıdır.
İlginç konuları içermesine karşın yüzlerce sayfayı
kapsayan CHP programını, akademik çevreler dışında fazla bir kesimin okuma ve
incelemesi kolay olmasa gerek. Bu nedenle programda partinin ana görüşlerini
içeren konular el broşürü olarak hazırlanmalıdır. Daha ayrıntılı bilgi içinse
Partinin hedefleri en fazla 30-40 sayfayla sınırlandırılmalıdır. Görselliğe de
önem veren bir biçimde broşür olarak ve e-posta yoluyla gönderilebilmeye uygun
şekilde hazırlanacak bir programın, eğitim toplantılarıyla partililere ve ilgi
duyanlara anlatılması gerekir. Ayrıca böyle kısa ve özlü bir program önemli
dillere de çevrilerek CHP’nin nasıl bir parti olduğu, neyi amaçladığı
uluslararası alanda da tanıtılmalıdır.
Kuşkusuz hazırlanacak parti program taslağının
mümkünse mahalle, köy, ve en azından ilçe ve il parti birimlerinde
tartışılması, gerekli ekler ve düzeltmeler yapıldıktan sonra da özel bir parti
programı kurultayında tartışılarak benimsenmelidir. Ancak böyle hazırlanmış bir
parti programı, tüm partililerin ortak programı konumuna gelebilir ve
partililer için bağlayıcı nitelik kazanabilir.
Bu eğitim çalışmalarının sürekli olarak yapılabilmesi
gerekir. Bunun içinse bir parti vakfının ve vakfa bağlı parti okullarının ülke
düzeyinde yaygın hale gelmesi, CHP`de parti ve ülke sorunlarını çok iyi bilen,
bu konularda ders verebilecek kadroların yetişmesine olanak sağlayacaktır.
CHP’nin, kuruluş felsefesini ve sosyal demokrat parti
kimliğinin ayırt edici özelliklerini öne çıkararak diğer rakip partilerden
farkını sergilemesi, geniş halk kitleleri için can alıcı sorunların neler
olduğunu ısrarla vurgulaması ve bu sorunlara nasıl çözüm getireceğini,
kaynağını nasıl bulacağını inandırıcı bir biçimde anlatması gerekir.
CHP’nin ana muhalefet partisi olarak aşağıdaki ülke
sorunlarını sürekli gündeme taşıması ve asıl gündemi gölgeleyen yapay konulara
ve polemiğe olabildiğince girmemesi gerekir.
CHP ısrarla şu konuları işlemeli ve çözüm önerilerinde
bulunmalıdır:
1. İşsizlik sorunu: Neredeyse çalışma
yaşındaki her 5 kişiden birinin sorunu işsizliktir. Gerçekte yüzde 20’ye varan
işsiz kesimin eş ve çocuklarını da göz önünde bulundurursak, Türkiye nüfusunun
üçte biri, işsizlikten doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmekte ve
yakınmaktadır. Araştırmalar göstermektedir ki, işsizlik halkın en öncelikli
sorunudur. AKP’nin en başarısız olduğu alan işsizliğe çözüm bulamadığı gibi,
artışını da önleyemeyişidir.
2. Toplumda sosyal adalet: Özellikle AKP
iktidarı döneminde toplumda sosyal adalet çok büyük oranda yok edilmiştir. Bir
yanda dürüst yollardan geçimini sağlamaya çalışan veya iş bulamayanlar; diğer
yanda ise yasalardan kaynaklanan boşlukları ve hatta yasadışı yolları
kullanarak aşırı gelir sağlayan ve halk dilinde “yeni zenginler” olarak
adlandırılanlar arasındaki uçurum ile gelir dağılımındaki dengesizlik, geniş
kitleleri çok ciddi olarak rencide etmektedir. CHP’nin sosyal demokrat
kimliğini belirleyen en önemli ilkesi, toplumda sosyal adaleti sağlamak olmalı,
parti öncelikle bu ilkeyle özdeşleştirilmelidir. CHP, bu gidişata ivedi olarak
dur diyeceğini, bunun için yasal boşlukların derhal giderileceğini, haksız,
rant ve spekülatif kazanç sağlama yollarının kapatılacağını, öncelikle de
vergide adaletin sağlanacağını, somut örneklerle halka anlatmalıdır.
3. Eğitim-öğretim politikası: Devletin en temel
görevidir. Devlet, yurttaşlarına, devlet okullarında en iyi olanakları
sağlayarak, gelir durumu ne düzeyde olursa olsun, okul çağındaki tüm
çocukların, okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde şans
eşitliğine sahip olmalarını sağlamak zorundadır. Eğitim ve öğretimin bir
vatandaşlık hakkı olarak iyi donanımlı devlet okullarında parasız yapılacağı,
CHP’nin önemle üzerinde durması gereken bir konu olmalıdır. Eğitim ve öğretimin
son yıllarda artan ölçüde özelleştirme politikaları önlenerek, her çocuğa ve
gence ücretsiz olarak en iyi eğitim-öğretim olanağı sağlanacağı özenle
belirtilmelidir.
4. Sanayı politikası: Geri kalmış bölgelerde
devlet ve kamu destekli yatırımlarla fabrikaların kurulmasıyla işsizliğin
giderilmesi ve bölgeler arasındaki gelir dağılımının en aza indirilmesi,
CHP’nin temel yaklaşımı olmalıdır. Başta İstanbul, Bursa, İzmit, İzmir olmak
üzere, sanayinin yoğunlukta olduğu kentlere yeni sanayi yatırımlarının
yapılmayacağı, yeni sanayi yatırımlarının devlet desteğiyle azgelişmiş yörelere
kaydırılmasına önem verileceği belirtilmelidir. Böylece zorunlu iç göç
önlenecek ve sanayı yoğun kentlerin de daha fazla yaşanılıktan çıkmaları
engellenmiş olacaktır.
5. Tarım politikası: Türkiye'nin 2`bin
öncesi yıllarda olduğu gibi, kendi halkını kendi tarım ürünleriyle besleyen bir
konuma yeniden gelmesi, temel tarım politikası olarak benimsenmelidir. Bunun
için uygun mazot, gübre fiyatları ve tarım kredileriyle çiftçiye gereken
desteğin verileceği, tarım ürünlerinin devlet kooperatifleri tarafından
gerekli fiyatlarla satın alınarak, çiftçinin üretiminin karşılığını
alabilmesinin sağlanacağı, açıklanmalıdır. Bilinmelidir ki, Avrupa
Birliği çiftçiyi dış rekabete karşı korumak amacıyla, yılda ortalama olarak
tarımı 50 milyar Avru subvensiyonla deteklemektedir.
6. Barışçı dış politika: CHP`nin kurucusu büyük
önder Atatürk'ün "Yurtta Barış Dünya`da barış" ilkesine bağlı
kalarak, başta tüm komşu ülkelerle olmak üzere, barışı ve iyi komşuluk
ilişkilerini esas alan bir dış politika izleneceğine vurgu yapılmalıdır. Suriye
konusunda görevdeki Esad yönetimiyle diyaloga geçileceği, Irak, İran, Rusya ve
Suriye ile birlikte bölgede ivedi olarak barışın sağlanacağı ve böylece bölgede
terörün de önleneceği açıklanmalıdır. Suriye ve İrak'da yapılacak ortaklaşa
yatırımlarla, bu ülkelerden Türkiye'ye gelen kaçkınların ülkelereine geri dönme
koşullarının yaratılacağı ana politika olarak ortaya konmalıdır.
7. Kürt sorunu: CHP’nin kuşkusuz üzerinde
önemle durması ve çözüm araması gereken son derece önemli toplumsal bir
konudur. Terör uygulayan ve buna detekolanlarla diyalogu reddederek, anayasanın
değişmez ilk üç maddesinden ödün vermeksizin, Kürt halkının kültürel haklarının
sağlanması, resmi dil ve okul dili Türkçenin yanı sıra, Kürtçenin ve diğer
anadillerin, anadil dersi olarak öğrenilebilmesi topluma anlatılmalıdır.
Bölgedeki işsizliğin giderilmesi için, bu yörelere devlet destkli yatırımların
yapılacağı belirtilmelidir.
Program üyelere ve seçmene farklı iletişim araçlarıyla
anlatılmalıdır
CHP programı, yaptığı genel çalışmaları ve Büyük
Millet Meclisi’ndeki girişimleri hakkında öncelikle kendi üyelerini yapacağı
toplantılarla bilgilendirmelidir. Parti tarafından hazırlanacak film ve
videolarla köy, mahalle, ilçe ve illerde toplantılar düzenlenmeli ve herkese
parti programı ve çalışmaları anlatılmalıdır. Parti üye ve örgütleri güncel
çalışma ve gelişmeler hakkında e-posta yoluyla da doğrudan bilgilendirmelidir.
Bu bilgiler üyeler üzerinden de daha geniş seçmen kesimlere ulaştırılmaya
çalışılmalıdır.
CHP’nin parti içi ve topluma açık eğitim çalışmalarına
önem vermesi, bu amaçla bir vakfın kurulması gerekmektedir. Partide
yüz-binlerce eğitilmiş kişinin seçimlerde aktif görev alabilmesi ancak bu
yoldan sağlanabilir. CHP, üniversiteler, bilim insanları, sendikalar ve sivil
toplum kuruluşlarıyla konusal alanlarda işbirliğine gitmeli; toplantılar,
forumlar, sempozyumlar, gerektiğinde kitlesel eylemler ve protesto gösterileri
düzenlemeli veya sendika ve sivil toplum kuruluşları tarafından organize edilen
protesto gösterilerine CHP aktif olarak katılmalıdır.
CHP’nin gençlik ve kadın kollarının çok daha aktif
konuma gelebilmeleri için, onlara gerekli altyapı ve maddi yardımların
yapılması gerekir. Gençlik Kollarının geniş genç kitlelere, Kadın Kollarının da
kadınlarımıza ulaşabileceği unutulmamalıdır.
*** (*)Prof. Dr. HAKKI KESKİN & ÖZEL İSTEK VE BİLGİ NOT:
Ana muhalefet Partisi CHP ye ilişkin bu değerlendirme yazımı lütfen en geniş biçimde çevrenize yayınız! Teşekkürler. Prof. Dr. Hakkı Keskin 17 Temmuz 2018 CHP’nin Parti İçi Demokrasi, Tüzük ve Program Konularında Yeniden Yapılanması Zorunludur Prof. Dr. Hakkı KESKİN, Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi eski üyesi - www.keskin.de hakki@keskinde 17 Temmuz 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder