20 Haziran 2018 Çarşamba

Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye'nin içinde bulunduğu genel durumu, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün hazırladığı ve ilk Başbakan İsmet İnönü'ye okuduğu rapor...


Atatürk'ten İsmet Paşa'ya Türkiye Raporu
Gönderen: Cesuryorum cesuryorum@gmail.com 
Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye'nin içinde bulunduğu genel durumu, Mustafa Kemal'in hazırladığı rapordan izleyelim...
***
Tarih 30 Ekim 1923.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ertesi günü, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı Köşk'e davet eder.
Ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa'ya böyle sunar:
"SEVGİLİ Paşam, Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum.
Dur, hiç itiraz etme!
Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor.
Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.
Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az.
4,000 km kadar demiryolu var.
Bir metresi bile bizim değil.
Üstelik yetersiz.
Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Denizciliğimiz acınacak durumda..
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz.
Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136.
Pek az şehirde eczane var.
Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu.
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.
Bit ciddi sorun..
Nüfusumuzun yarısı hasta.
Bebek ölüm oranı yüzde 60'ı geçiyor.
Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor.
Bunun önemli bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz.
Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830.
Yanan bina sayısı 114,408.
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız da çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz.
Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.
Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver.
Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz.
İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var.
Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti.
Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var.
Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney..
Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik.
Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız.
Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun!"
(Bakınız: Turgut Özakman, Cumhuriyet-Türk Mucizesi, 2. Kitap, İstanbul 2010)
***
Araştırmacı Mesut Karip, Cumhuriyet döneminde ve CHP yönetiminde (1923-1950 arası) yapılanların aşağıda yıl yıl dökümünü sıralamaktadır. (Bakınız: Mesut Karip, blog-milliyet-com.tr.) Bütün bu yapılanları görmemezlikten gelerek, hatta inkar ederek, "Taş Taş üstüne konmadı" denilebilmesini, anlamak, hayret etmemek ve hatta öfkelenmemek olasımıdır?
2002-2017 yıllarını içeren 15 yıllık AKP hükümetleri döneminin ekonomi politikalarını, Atatürk dönemiyle karşılaştırmak isterdim. Ancak bunun ayrı bir konu olduğunu ve okuyucuları sıkabileceğini düşünerek, yorumumu bir kaç temel noktayla tamamlamak isterim. Atatürk döneminin verileriyle aşağıda kısaca özetlediğim AKP döneminin ekonomi verilerini lütfen sizlerin karşılaştırmanızı diliyorum.
AKP hükümetleri 2002-2017 döneminin ekonomik göstergeleri:
1) Milli Gelir ortalama olarak yılda yüzde 4,8 olarak büyümüştür.
2) Enflasyon ortalama olarak yılda yüzde 10,4 olmuştur.
3) Türk Lirasının ABD doları karşısındaki değeri 2003-2010 yıllarında 1,50 TL olarak kalması sağlandı. Ancak 2011 den itibaren TL nin dolar karşısındaki değer kaybıher yıl artarak haziran 2018 de 5,50 TL oldu.
4) İşsizlik ortalama olarak yılda yüzde 10,7 olmuştur. Gençlerde ise bu oran yüzde 25`i aşmaktadır..
5) 2002 de 15 Milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2017 sonunda 77 Milyar dolara çıkmıştır.
6) Türkiye'nin toplan dış borcu 2002 de 129,6 milyar dolardan2017 sonunda 453,2 Milyar dolara tırmanarak, milli gelirin yüzde 53,3'üne ulaşmıştır.
7) Türkiye`ninbir yıl içersinde 236,8 Mılyar dolar dış borç ödeme yükümlülüğü bulunuyor. Döviz rezervlerinin büyük ölçüde azalması nedeniyle, örneğin yüz dolarlık dış borç için devlet kasasında sadece 60 dolar bulunmaktadır(Mehtap O.Ertürk, Sözcü, 21.5.2018)..
8) AKP döneminde başta kamu iktisadi kuruluşları ve fabrikaları olmak üzeresatılan devlet varlıklarından 65-70 Milyar dolar sağlanmıştır.
9) 16 yıllık AKP dönemindedevlet varlıklarının satımından sağlanan bu geliri yapılan dış borca eklersek, toplam 523,2 Milyar Dolar kaynak elde edilmiştir. Ayrıca dolar kuru ortalamasıyla bu sürede toplam olarak 2,1 trilyon dolar vergi alınmıştır. Bu kaynağın nereye, nasıl harcandığının açıklanması ve bilinmesi gerekir.
10) AKP hükümetlerinin sürekli olarak övündükleri yolların, köprülerin, Avrasya tünelinin, hava alanlarının yapılma maliyeti, devlet varlıklarının satımlarından sağlanan 65-70 Milyar dolarla fazlasıyla yapılacağı inancındayım. En pahalı yatırımlar arasında yer alan Avrasya Tünelinin maliyeti 1,2 milyar dolardır. Muhalefet partilerinin bu konuları ayrıntılarıyla araştırmaları gerekmektedir. Yukarıda isim isim sıralanan 1923-1950 yıllarına kadar yapılan fabrika ve kuruluşların ve 1950 sonrasında kamu varlıklarına ait kurumlar, fabrikalar, limanlar, madenler, AKP döneminde yıldan yıla çoğu yabancı firmalar olmak gerçek değerlerinin altında ve genellikle AKP ye yakın firmalara satılmıştır. Günümüzde muhalefet partileri tarafından yapılan yoğun eleştirilere karşın, şeker fabrikaları da satılmaktadır.Buna karşın AKP döneminde devlet tarafından yeni bir fabrika açılmamıştır.
11) 2002 de hane halkı borç yükünün, hane halkı harcanabilir gelirine oranı yüzde 4 den 2015 yılında yüzde 51`e ulaştıÇalışanlar gelirinin yarısını bankalardan aldıkları borçlara ödemektedirler(Sözcü, 30.5.2018). Bu dönemde gelir dağılımındaki adaletsizlik ve dengesizlik daha da artmıştır.OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı adaletsizliğinde Türkiye ilk üç ülke arasında yer almaktadır. Türkiye`de 2016 yılı sonuda yüksek gelire sahip nufusun yüzde 20`si ülke gelirinden yüzde 47,2 lik pay alırken, en düşük gelir gurubundaki nüfusun yüzde 20`si ise toplan gelirden sadece yüzde 6,2 oranında bir pay alabilmektedir.
https://mail.google.com/mail/u/0/?tab=wm#inbox/FMfcgxvwzcJSBCBwjwfMdSzvHhWPmlKm?projector=1&messagePartId=0.1
--
"Biz Türk’üz, tam manasıyla Türk’üz!
İşte o kadar!
Asya için ve Avrupa için bizim konumumuz aynıdır.
Dostlara sahip bulunmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk cephesinden değerlendirmek!
Bu gerçekçi görüştür.
Osmanlı İmparatorluğu’nu mahveden ideolojiye tepkidir."
Gazi Mustafa Kemal, 1921
--
EY KUL!
KAPILARDAN GEÇERKEN;
TÜRKLÜĞÜNÜ UNUTMA,
NE MUTLU TÜRK'ÜM DEMEK İÇİN..
CUMHURİYET'E SAHİP OL,
DEVLETİNİ SEVMEK İÇİN..
HAYATI DOĞRULUKLA KUR,
DOĞRUYU ÖĞRENMEK İÇİN..
İTİMADI KAYBETME,
İTİBARI KAZANMAK İÇİN..
KENDİNİ İYİ TANI,
CÜMLE ALEME TANITMAK İÇİN..
İNSANI SEVDİĞİNİ SÖYLE,
SEVGİYE ALIŞMAK İÇİN..
TOPLULUĞA KENDİNİ ADA,
SENİNLE OLAN İNSANLAR İÇİN..
İŞİNİ, AŞINI, BİLGİNİ PAYLAŞ,
PAYLAŞANLA OLMAK İÇİN...
Nusret DEMİRAL
--
"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesinler...''
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
--
''Bizler;
Gözünde Vatanını,
Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen,
Vicdanında dinini saklayabilen,
Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.''
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
--
e-posta ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasa'sının;
MADDE 24/3: Kimse, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerin den dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
MADDE 25: Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
MADDE 26: Herkes düşünce ve kanaatlerini; söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
YGK: Şiddet çağrısı içermedikçe sözlü ve yazılı ifadeler cezalandırılamaz.
Bu düşünceler şok edici bile olsa...
(Yargıtay Genel Kurul Kararı)
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle, "hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi" TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder