13 Haziran 2018 Çarşamba

MÜGE GÜLSES: "T.C KURULUŞ FELSEFESİ İLE UYUMLU SİYASETI GÜNCELLEME ÜZERİNE DÜŞÜNCELER" Ankara, 06 Mart 2018


T.C  KURULUŞ FELSEFESİ İLE UYUMLU SİYASETI GÜNCELLEME ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
müge gülses 
6.3.2018
İRADE-İSTENÇ DEMEKTİR.İNSAN ALIŞTIĞI ŞEYLERİ İSTER.GELENEKSEL  ZİHNİYET İÇİNE DOĞAN CUMHURİYET BİLİM TOPLUMU HEDEFLEMİŞ AMA GEREKEN ALIŞKANLIKLAR TOPLUMA KAZANDIRILAMAMIŞTIR.
BU ALIŞKANLIKLAR en temel olarak ;
ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ DÜŞÜNME
YETKİN  VATANDAŞ  tutumunda OLABİLME
ÖRGÜTLÜ MÜCADELE İÇİNDE OLMAK
Bu üç önemli  alışkanlığı inceleyelim
Osmanlıda 700 yıllık padişah-kul  ilişkisi Allah-kul ilişkisi ile örtüştüğü için insanlar çok kolay biçimde gizli-açık biat alışkanlığı içinde olmuşlardır.
Halbuki Cumhuriyet özgür ve bağımsız düşünebilen bireylere ihtiyaç duyar Özgürlük sorumluluk demektir. Sorumluluk bilinci olmayan birey asla özgür olamaz.Bağımsız düşünebilmek ise yerleşik ve ezber düşüncelerin dışına çıkabilme kararlılığını oluşturabilecek güçlü inanç ister.
2-yetkin –yetişkin vatandaş olabilmenin iki ayağı vardır.
 A --Yetkinlik süreç içinde uygulama  ve test etme ile kazanılır. Her meslek gurubunda  staj imkanı  olduğu sürece uygulamanın sürekliliği ile  kişi yetkinliğe ulaşabilir.AMA HALKIN SİYASETTE YER ALARAK TOPLUM TASARIMINDA KENDİ SÖZ HAKKINI KATARAK UYGULAMADA YETKİNLEŞMESİ 10 KASIM 1938 DEN SONRA HEDEFLENEN BİR AMAÇ OLAMAMIŞTIR.ÖZELLİKLE 1946 DA GEÇİLEN PARLAMENTER SİSTEM İLE TÜM YETKİLERİNİ PARTİLERE BİRAKAN HALK , 4 YILDA BİR VERDİĞİ OYLARLA  YETİNMİŞ  ,TOPLUM TASARIMINDA SÖZ HAKKINDAN VAZGEÇTİĞİNİ İDRAK EDEMEMİŞTİR. M.KEMAL ATATÜRK BU  SORUNLARI ÖNGÖREBİLDİĞİ İÇİN KURUCU ANAYASAMIZDAKİ DEVLET MODELİNDE  TBMM NDE YER ALAN MİLLETİN TEMSİLCİLERİNİN  EN ÜST KARAR VERİCİ ORGAN OLDUĞUNU ORTAYA KOYMUŞTUR. KANIMCA BU TEMSİLCİLERİN BİRLİKTE ÇALIŞMA  KARAR VERME UYGULAMA ALIŞKANLIĞINI SÜREÇ İÇİNDE EDİNMELERİ ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.BU BANA GÖRE DOĞRUDAN DEMOKRASİDİR.
DEMOKRASİ  TUTUM VE DAVRANIŞLAR DİZGESİDİR. DEMOKRAT İSE  HERKESE KARŞI HER DURUMDA VE HER ZAMAN EVRENSEL İLKELERLE TUTARLI VE  ADİL OLANDIR.
CUMHURİYET KURUMLARININ HALK TARAFINDAN YÖNETİLMESİ DEMOKRATİK TUTUMLA GERÇEK LEŞEBİLİR . AKSİ TAKDİRDE  CUMHURİYETİN  GENEL TANIMI OLAN HALKIN KENDİ KENDİNİ YÖNETMESİ  MÜMKÜN OLMAZ ama bu halkın niteliği de  yukarda ele alınan  davranış alışkanlıkları nın  eşzamanlı eğitim ile mümkün olacağını aklımızda tutmamızı gerektirir.
-Şartlar ne olursa olsun, evrensel değerlere inanan ve uygulayan bireyler olmalıyız.
İnsani değerler= insan hakları, hukukun üstünlüğü, etik kurallar
Ezberlerimizde olan bu bilgi çok kolay gibi görünse de günlük yaşam koşullarında uygulanması hiç kolay değildir. 
Örn. kuyruklarda ,araçlarda v.b.  diğer insanların haklarına saygı gösterme yönünde davranmak.
Kendi aleyhimize olacak durumlarda sessiz kalmamak veya şartları kendimize yada yakınlarımız lehine yontmamak gibi .
Ekip içinde kendi düşüncemize yakın (doğru olup olmadığını sorgulamadan) kişilere eğilimli ve dostça davranırken  diğerlerine de mesafeli veya düşmanca tutumda olmamak  gibi…
- Ezber bilgiler yetmemektedir. Uygulamalı  tutumlara ağırlık vermek gerekir.
- Bilgi sahibi olmak, hafızanın parçasıdır. Ezber bilgiler donma ve kalıplaşma riski içerir. Bu risk devamlı sorgulama ile aşılabilinir.
- Bilmek ise varlığın parçasıdır, içselleşmiş ve tutuma dönüşmüştür bu da uygulama ile olur.
Siyaset kurumunu bu bağlamda sorgularsak şunları söyleyebiliriz.;
1946 çok partili rejimden bu yana paranın egemenliği  vardır.Bu liberal sistemin Türkiye koşullarında parlamenter sisteme entegre edilmesi ile oluşmuştur.Ve bizde siyasi ritüeller,paranın  gücü aracılığı ile gurupların, siyasi gücü elde etmek için yaptığı örgütlenme üzerinde şekillenmiştir.
Arzulanan güç ise halkın  oyların ın  devşirilmesi ile belli çıkarlar karşısında elde edilir.
Milletvekilliği, belediye başkanlıkları, il meclis üyelikleri hep belli gurupların gücü elde etmek için  verdikleri  araçlar-makamlardır.
Yani bütüncül, halk menfaatleri hiç düşünülmez.
YAPILMASI GEREKEN
Halkın da kendine düşeni yapıp siyasi partilerde görev alıp uygulama deneyiminde yetkinleşmesini sağlayacak yol ve ve yöntemleri oluşturup hayata geçirmektir..
Kimse kimseyi zorla değiştiremez, zorla birşey öğretemez.bu adilde değildir.
İnsan ancak kendi isterse öğrenir ve kendini değiştirme ve geliştirme gayreti içinde olur.
"Görevi bizden beklenen güven düzeyinde gerçekleştirme sorumluluğu ve terbiyesine sahip olma" tutumu ile siyasi irade oluşturmak üzere çalışmalıyız.Anadolu kültür kodlarımıza  batıcılaşma adı ile yabancılaşmaya son vermeliyiz.KENDİMİZ OLMALIYIZ. ŞEFFAF,DÜRÜST,İLKELİ,SORGULAMAYA VE BİLGİLENMEYE AÇIK HER DAİM GERÇEKLERİN PEŞİNDE  CESUR VE YİĞİT...
Türk Milleti olarak  biz dayanışma içinde gerçek bir çalışma ve üretme içinde olursak istediğimiz herşeyi başarabiliriz
Burada gördüğüm en büyük sorun; insanların birbirlerini konum ve birikim, tutumlarına göre kafalarında sınıflandırmaları ve ona göre davranmalarıdır. Bu tutum  tüm insanlar eşitti  evrensel ilkesine  aykırıdır.
Bilgili ve deneyimli insanların çoğu kibirli ve dışlayıcı tutum içindedir ve belki de bunun farkında değillerdir.
Sorgulanmaya kapalı olmaları veya umursamaz davranmaları insan ilişkilerinde dayanışmayı zayıflatmaktadır.
Halbuki millet olarak bizim birbirimize ihtiyacımız olduğunu bilerek "sevgi tutumu" içinde (Karl Marks  sevginin, bencillikle tek kişi ve obje üzerine değil tüm evreni içine alan bir tutumu içermesi gerektiğini savlar) dayanışmacı bir siyasi örgütlülük içinde olmamız gerekir.
Menfaatler üzerinden oluşan emperyal kültür alışkanlığının herbirimizi  teslim aldığı görülmektedir.
Rüşvet değildir diye selam alınıp verilmeyen bir söylemi bulunan geleneksel bir  kültürümüz varken üstüne yozlaşmış şehir kültürü de eklenince insanlar hem kendilerine hem birbirine de yabancılaşmış  ve birlikte hareket edebilme tutumu zayıflamış  insani ve milli refleksleri ortadan kalkmış,  1946 dan bu yana LİBERAL SİSTEM  bireyleri  tüketim ve zevk odaklı robotlara dönüştürmüştür.(Doğan cüceloğlu bu tür bireye kültür robotu  der)
Bu robotlar ancak komutlarla ve kendilerine uzatılan havuçlarla harekete geçebilir.
Bu kitle sadece AKP ye oy verenleri değil ama genel olarak tüm toplumu kapsamaktadır diye düşünüyorum.
Dolayısı ile  düşman veya karşıt  bellediklerimizi  doğru tanımlamalıyız. Biz Türk Milletinin fertleri birbirinin düşmanı veya karşıtı  olmamalı. Yanlışlara sömürüye  ahlaksızlığa soyguna vb tüm haksızlıklara karşı olmalıdır. Halbuki bize dayatılan  1946 dan beri  süregelen siyasa, bireyi taraflaştırmaya yandaşlaştırmaya  düşünmeye değil karar vermeye  yönlendirmeye bunu da algı operasyonları ile egemen güçlerin lehine oluşturmaya odaklanmıştır.
MİLLET OLARAK ODAK NOKTAMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ.
Kendimizi düzeltmeden, sorgulamadan gereğini yapmadan kendi dışımızdakileri suçlamak, aşağılamak, dışlamak  ilkelere aykırıdır.
Tam da zor olanı seçerken adil olabilmek ama kendi adımıza değil tüm toplum adına adil olabilmek gerçekten çok yüksek gelişmişlik ister.
Bilgi toplumu değilseniz bu çok zordur.Çünkü  bilgi toplumunda temel alışkanlık  bireyin tüm yaşamında sorgulama  ve  ilkelerle tutarlı davranmaktır..
Ve Cumhuriyeti savunanlar yada savunduğunu söyleyenlerin çoğu kendi gelişmişliklerini sorgulayıp  ilerleme gayreti içinde olmak yerine kolayı seçmiş, birbirine dayatmacı, birbirinden faydalanmacı ve
gününü gün etme tutumu içinde olmuşlardır.Bu alışkanlık 1946 dan beri yurdumuza yerleşmiş olan liberal-emperyal sistemin bizi şekillendirmesi sonucudur.
B - YURTTAŞ OLMAK-Medeni bilgiler kitabında Önderimiz Cumhuriyet yurttaşı niteliklerini ortaya koymuştur.Ama eğitimde ve toplum katmanlarında insanlaşma yerine kültür robotu olma alışkanlığı yerleştiğinden hiç himse geleceği ile ilgili sorgulama düşünme ve gereğini yapma alışkanlığını kazanamamıştır.
Milli şuur ,en başta  kazandırılması gereken   bilinç olmasına rağmen  çocuklarımıza 1946 dan sonra müfredatın değiştirilmesi ve giderek andımızın kaldırılması  ile  Türklük şuuru türlü çeşit çabalarla yokedilme rotasındadır.
Gelişmiş ülkeler bilimsel eğitimle uygarlaşma  nesillere kazandırılırken bizim gibi geleneksel toplumlarda eğitim ezbere dayanır. EZBER ZİHİN KIRIMIDIR.
Köy enstitüleri felsefesi  bilim toplumuna  evrilme yolunda önemli bir UYGULAMA İDİ. Ama feodalite egemenleri  geleneksel zihniyetteki toplumda istediklerini elde etmede engelle karşılaşmadılar.
Zihniyet bir toplumun yüzyıllar boyu biriktirdiği  bilgi,görgü,deneyim,gelenek,görenek,alışkanlıklarının bileşkesidir.
Zihniyetin değişmesi için çok bilgili olmak yetmez uygulama içinde alışkanlıkların değişmesi gerekir:
BUNUN YOLUDA ÖRGÜTLÜ ÇALIŞMA İÇİNDE OLMAKTIR. İŞTİGAL OLUNAN  HER KONUDAKİ ÖRGÜTLÜLÜK YANINDA SİYASİ İRADE OLUŞTURACAK YAPILANMALAR  İÇİNDE OLMAK GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRMEDE EN ÖNEMLİ TUTUMDUR.
Demokrasinin en önemli aracı partidir.Siyaset kısaca Toplum tasarımı  demekse her bireyin bu tasarımda söz hakkı olması en temel ilkedir.
Fakat yaklaşım olarak   T.C. Devlet sistemi ne göre Kamutayın içinden kurulan bir parti ile parlamenter sistem içindeki   parti farklıdır.
Bu farkılık 1-çıkış noktası (karar mercii)  2-hedef 3-strateji  olarak ortaya konduğunda;
1-T.C. Devlet sisteminde karar mercii halktır.halkın temsilcilerinin oluşturduğu TBMM vardır.Türkiye’ de uygulandığı şekliyle;  Parlamenter sistem güçler (para- sermaye -ünvan-bilgi –feodalite- v.b hangisi ağırlıkta ise)in halkın üstünde vesayet oluşturarak ülkeyi idare etmesidir.
2-Hedef ,
Kemalist sistemde değerlerin  korunması ve  yüceltilmesi Diğerinde ise güclülerin dahada(uluslararası tekellerle işbirliği de içindedir) güçlenmesidir, böylece tüm değerlerin   güçlülerce kullanılması alınıp satılması hedefe giden yolda önemli bir araç oluşturur.Değerlerimiz içinde din vardır cumhuriyet değerlerimiz ve evrensel değerler vardır.
3-strateji    Bir milletin savunma ve ilerlemesinde tüm sahip olduğuklarını( 5N 1 K içinde olmak kaydıyla) seferber etmesidir başarılı olanı taklit etmek değil, farklı olanı yaratmaktır… 
Strateji sadece , bir planlama süreci değil, yaratma sürecidir… 
Strateji,  sadece geleceğe dönük öngörüler yapmak değil, sağlıklı öngörüler doğrultusunda geleceği yönlendirebilmektir… 
Strateji, sadece değişime kolaylıkla adapte olabilecek beceriyi geliştirmek değil, değişime liderlik etmektir… 
Strateji, her ne olursa olsun farklı birşeyler yaratmak değil, vizyonumuz, misyonumuz ve ilkelerle uyumlu olarak seçilmiş değerlerimize sadık kalmak üzere başarılı olmaktır. Unutulmamalıdır ki, hayat, elimizde hangi kartlar olduğu değil, elimizdeki kartları nasıl oynadığımızdır.   
NASIL SORUSUNA  CEVAP ARAMAK BİLİM TOPLUMU ALIŞKANLIĞIDIR                                                           
Amacımız, tüm toplumun iyiliğini düşünebilecek kendi şablonlarını da sorgulayabilme cesaret ve iyiniyetini taşıyan insanların birlikteliği ile oluşacak halkın iktidarını oluşturmaya yönelik bir siyasi örgütlülüğü gerçekleştirmek olmalıdır.
Önce inşa edeceğimiz doğruları; nasıl, neden, niçin, nereye, ne kadar gibi sorulara cevap verecek şekilde, bağımsız ve toplumsal eşitlik düzlemindeki ortaklaştığımız değerler bağlamında tasarlayıp birlikte ortaya koymamız gerekmiyor mu?
Kendi irademİZİ koymak üzere neden insiyatif alma konusunda geri duruyorUZ?
Halbuki kendi kaderimizi tayin hakkına sahibiz.
Bütün mesele; evrensel ilkelerle bağımsız özgür düşünceyi bilim zemininde ortaklaşmayı gerçekleştirebilmemizdir.
Türk kimliği ve şuuru yokedilirken kendimizi sorgulamalıyız!
Kendimizi haksızlığa uğramış hissediyorsak karşı çıkmalıyız!
Kendimizi Türk Milleti olarak görüyor ve tüm bize dayatılanlara karşı  vicdanımız sızlıyorsa, halkın egemenliğini oluşturmak üzere tüm vatanseverleri şucu bucu yaftalaması tuzağına düşmeden, emperyalizme karşı  birleştirecek seçeneği yaratabilmeliyiz diye düşünüyorum.
Bunu başarmanın yolu; tüm partilerin hem  ideolojik sorgulanamazlıklarınıhemde bireyi esir alan kurumsallıklarını  aşan (bilimsel tutum gereği olan ) özgür akıl-bağımsız düşünce şemsiyesi ile bilim zemininde siyasi örgütlülüktür.
Sorunlarımıza  rasyonel, akılcı tutumla  çözüm bulunabilir.
Akılları teslim almış sorgulanması önlenen ideolojik tutumlar büyük birlikteliği önlemektedir.
 İdeolojinin önemli olduğunu bilmekle esiri olmak arasındaki farkı  tam ve doğru idrak etmeliyiz.
3- BİLİM TOPLUMLARI SÜREÇ –ETKİLEŞİM ODAKLI DÜŞÜNME VE DAVRANMA ALIŞKANLIĞI EDİNMİŞTİR. BU TUTUMUN  DOĞAL SONUCUDA DEMOKRAT İNSAN ÖRNEĞİDİR
ÖRGÜT KELİMESİ ORTAK BİR AMACI GERÇEKLEŞTİRMEK ÜZERE BİREYLERİN OLUŞTURDUĞU BİRLİĞİ İFADE EDER. Geleneksel toplumlar dini ritüel ve örf adet zemininde hareket etmeye alışık oldukkarından cemaat yapılanmaları öndedir. Bilim toplumlarındaki örgütlülük anlayışı ıse  gözlemleme sorgulama ve uygulama bütünselliği içeren tutum ve yaklaşımlarla ilkeler zemininde  hedeflenen amaçları gerçekleştirmek üzere oluşturulur. Bu tutum ve davranış ise diyalektik –süreç-etkileşim-döngüsel düşünme biçiminin yansımasıdır.Geleneksel toplumların bilim toplumlarına evrilmesi için önce düşünme biçimini ele almak ve uygulama içinde bireylerin kendilerini inşa etmelerine fırsat vermek gerekir.Eğtim-öğretim   planlanması ve toplum katmanlarındaki tüm faaliyetlerin yaklaşımının evrilmesi demokratik  ve adil bir tutumla fırsat eşitliği sağlanmasına bağlıdır.
SONUÇ, içimizdeki gücü farketmek  yapa yapa idrak olunur Önce düşünme biçimimizi ve alışkanlıklarımıza odaklanıp hedefimiz doğrultusunda  değiştirmeliyiz.
YERLEŞİK DÜŞÜNME TARZI VE DAVRANIŞ ALIŞKANLIKLARI İLE NE VAR OLANLAR  NEDE YENİ KURULACAK HİÇ BİR PARTİ SORUNLARIMIZI ÇÖZEMEZ.
HEPİMİZİ MUTLU  EDECEK ÇÖZÜM İÇİN HEP BİRLİKTE DEMOKRATİK  TUTUM VE BİLİMSEL METODLA ÇALIŞMAYI ÖĞRENMELİ VE  KURUCU ANAYASAMIZDAKİ  DEVLET MODELİNİ KÜÇÜK ÖLÇEKTE İLKELER YÖNDERLİĞİNDE UYGULAMAK  ÜZERE SİYASİ BİR YAPI OLUŞTURMALIYIZ. BU YAPI  HİÇ BİR GÜCÜN ( PARA-UNVAN-BİLGİ-MENFAAT-RANT- V.B) ETKİSİNDE OLMAMALIDIR.ÖZDEĞER LERİMİZE İNANÇ VE ÖZNİYETİMİZ TÜM SÜRECİ PLANLAMADA BELİRLEYİCİDİR.özgür ve bağımsız milli irade ancak bu yaklaşımla inşa olunabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder