T.C KURULUŞ
FELSEFESİ İLE UYUMLU SİYASETI GÜNCELLEME ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
6.3.2018
İRADE-İSTENÇ DEMEKTİR.İNSAN
ALIŞTIĞI ŞEYLERİ İSTER.GELENEKSEL
ZİHNİYET İÇİNE DOĞAN CUMHURİYET BİLİM TOPLUMU HEDEFLEMİŞ AMA GEREKEN
ALIŞKANLIKLAR TOPLUMA KAZANDIRILAMAMIŞTIR.
BU ALIŞKANLIKLAR en temel
olarak ;
ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ DÜŞÜNME
YETKİN VATANDAŞ tutumunda OLABİLME
ÖRGÜTLÜ MÜCADELE İÇİNDE
OLMAK
Bu üç önemli alışkanlığı inceleyelim
Osmanlıda 700 yıllık
padişah-kul ilişkisi Allah-kul ilişkisi
ile örtüştüğü için insanlar çok kolay biçimde gizli-açık biat alışkanlığı
içinde olmuşlardır.
Halbuki Cumhuriyet özgür ve
bağımsız düşünebilen bireylere ihtiyaç duyar Özgürlük sorumluluk demektir.
Sorumluluk bilinci olmayan birey asla özgür olamaz.Bağımsız düşünebilmek ise
yerleşik ve ezber düşüncelerin dışına çıkabilme kararlılığını oluşturabilecek
güçlü inanç ister.
2-yetkin –yetişkin vatandaş
olabilmenin iki ayağı vardır.
A --Yetkinlik süreç içinde uygulama ve test etme ile kazanılır. Her meslek
gurubunda staj imkanı olduğu sürece uygulamanın sürekliliği ile kişi yetkinliğe ulaşabilir.AMA HALKIN
SİYASETTE YER ALARAK TOPLUM TASARIMINDA KENDİ SÖZ HAKKINI KATARAK UYGULAMADA
YETKİNLEŞMESİ 10 KASIM 1938 DEN SONRA HEDEFLENEN BİR AMAÇ OLAMAMIŞTIR.ÖZELLİKLE
1946 DA GEÇİLEN PARLAMENTER SİSTEM İLE TÜM YETKİLERİNİ PARTİLERE BİRAKAN HALK ,
4 YILDA BİR VERDİĞİ OYLARLA
YETİNMİŞ ,TOPLUM TASARIMINDA SÖZ
HAKKINDAN VAZGEÇTİĞİNİ İDRAK EDEMEMİŞTİR. M.KEMAL ATATÜRK BU SORUNLARI ÖNGÖREBİLDİĞİ İÇİN KURUCU
ANAYASAMIZDAKİ DEVLET MODELİNDE TBMM NDE
YER ALAN MİLLETİN TEMSİLCİLERİNİN EN ÜST
KARAR VERİCİ ORGAN OLDUĞUNU ORTAYA KOYMUŞTUR. KANIMCA BU TEMSİLCİLERİN BİRLİKTE
ÇALIŞMA KARAR VERME UYGULAMA
ALIŞKANLIĞINI SÜREÇ İÇİNDE EDİNMELERİ ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.BU BANA GÖRE DOĞRUDAN
DEMOKRASİDİR.
DEMOKRASİ TUTUM VE DAVRANIŞLAR DİZGESİDİR. DEMOKRAT
İSE HERKESE KARŞI HER DURUMDA VE HER
ZAMAN EVRENSEL İLKELERLE TUTARLI VE ADİL
OLANDIR.
CUMHURİYET KURUMLARININ HALK
TARAFINDAN YÖNETİLMESİ DEMOKRATİK TUTUMLA GERÇEK LEŞEBİLİR . AKSİ TAKDİRDE CUMHURİYETİN
GENEL TANIMI OLAN HALKIN KENDİ KENDİNİ YÖNETMESİ MÜMKÜN OLMAZ ama bu halkın niteliği de yukarda ele alınan davranış alışkanlıkları nın eşzamanlı eğitim ile mümkün olacağını
aklımızda tutmamızı gerektirir.
-Şartlar ne olursa olsun,
evrensel değerlere inanan ve uygulayan bireyler olmalıyız.
İnsani değerler=
insan hakları, hukukun üstünlüğü, etik kurallar
Ezberlerimizde olan bu bilgi
çok kolay gibi görünse de günlük yaşam koşullarında uygulanması hiç kolay
değildir.
Örn. kuyruklarda ,araçlarda
v.b. diğer insanların haklarına saygı gösterme yönünde davranmak.
Kendi aleyhimize olacak
durumlarda sessiz kalmamak veya şartları kendimize yada yakınlarımız lehine
yontmamak gibi .
Ekip içinde kendi
düşüncemize yakın (doğru olup olmadığını sorgulamadan) kişilere eğilimli ve
dostça davranırken diğerlerine de mesafeli veya düşmanca tutumda
olmamak gibi…
- Ezber bilgiler
yetmemektedir. Uygulamalı tutumlara ağırlık vermek gerekir.
- Bilgi sahibi
olmak, hafızanın parçasıdır. Ezber bilgiler donma ve kalıplaşma riski içerir.
Bu risk devamlı sorgulama ile aşılabilinir.
- Bilmek ise
varlığın parçasıdır, içselleşmiş ve tutuma dönüşmüştür bu da uygulama ile olur.
Siyaset kurumunu bu bağlamda
sorgularsak şunları söyleyebiliriz.;
1946 çok partili rejimden bu
yana paranın egemenliği vardır.Bu liberal sistemin Türkiye koşullarında
parlamenter sisteme entegre edilmesi ile oluşmuştur.Ve bizde siyasi
ritüeller,paranın gücü aracılığı ile
gurupların, siyasi gücü elde etmek için yaptığı örgütlenme üzerinde
şekillenmiştir.
Arzulanan güç ise halkın oyların ın
devşirilmesi ile belli çıkarlar karşısında elde edilir.
Milletvekilliği, belediye
başkanlıkları, il meclis üyelikleri hep belli gurupların gücü elde etmek
için verdikleri araçlar-makamlardır.
Yani bütüncül, halk
menfaatleri hiç düşünülmez.
YAPILMASI GEREKEN
Halkın da kendine düşeni
yapıp siyasi partilerde görev alıp uygulama deneyiminde yetkinleşmesini
sağlayacak yol ve ve yöntemleri oluşturup hayata geçirmektir..
Kimse kimseyi zorla
değiştiremez, zorla birşey öğretemez.bu adilde değildir.
İnsan ancak kendi isterse
öğrenir ve kendini değiştirme ve geliştirme gayreti içinde olur.
"Görevi
bizden beklenen güven düzeyinde gerçekleştirme sorumluluğu ve terbiyesine sahip
olma" tutumu ile
siyasi irade oluşturmak üzere çalışmalıyız.Anadolu kültür kodlarımıza batıcılaşma adı ile yabancılaşmaya son
vermeliyiz.KENDİMİZ OLMALIYIZ. ŞEFFAF,DÜRÜST,İLKELİ,SORGULAMAYA VE BİLGİLENMEYE
AÇIK HER DAİM GERÇEKLERİN PEŞİNDE CESUR
VE YİĞİT...
Türk Milleti olarak
biz dayanışma içinde gerçek bir çalışma ve üretme içinde olursak istediğimiz
herşeyi başarabiliriz
Burada gördüğüm en büyük
sorun; insanların birbirlerini konum ve birikim, tutumlarına göre kafalarında
sınıflandırmaları ve ona göre davranmalarıdır. Bu tutum tüm insanlar eşitti evrensel ilkesine aykırıdır.
Bilgili ve deneyimli
insanların çoğu kibirli ve dışlayıcı tutum içindedir ve belki de bunun farkında
değillerdir.
Sorgulanmaya kapalı olmaları
veya umursamaz davranmaları insan ilişkilerinde dayanışmayı zayıflatmaktadır.
Halbuki millet olarak bizim
birbirimize ihtiyacımız olduğunu bilerek "sevgi tutumu" içinde
(Karl Marks sevginin, bencillikle tek kişi ve obje üzerine değil tüm
evreni içine alan bir tutumu içermesi gerektiğini savlar) dayanışmacı bir
siyasi örgütlülük içinde olmamız gerekir.
Menfaatler üzerinden oluşan
emperyal kültür alışkanlığının herbirimizi teslim aldığı görülmektedir.
Rüşvet değildir diye selam alınıp verilmeyen bir söylemi bulunan geleneksel
bir kültürümüz varken üstüne yozlaşmış
şehir kültürü de eklenince insanlar hem kendilerine hem birbirine de
yabancılaşmış ve birlikte hareket edebilme
tutumu zayıflamış insani ve milli refleksleri
ortadan kalkmış, 1946 dan bu yana
LİBERAL SİSTEM bireyleri tüketim ve zevk odaklı robotlara
dönüştürmüştür.(Doğan cüceloğlu bu tür bireye kültür robotu der)
Bu robotlar ancak komutlarla
ve kendilerine uzatılan havuçlarla harekete geçebilir.
Bu kitle sadece AKP ye oy
verenleri değil ama genel olarak tüm toplumu kapsamaktadır diye düşünüyorum.
Dolayısı ile düşman veya karşıt bellediklerimizi doğru tanımlamalıyız. Biz Türk Milletinin
fertleri birbirinin düşmanı veya karşıtı
olmamalı. Yanlışlara sömürüye
ahlaksızlığa soyguna vb tüm haksızlıklara karşı olmalıdır. Halbuki bize
dayatılan 1946 dan beri süregelen siyasa, bireyi taraflaştırmaya
yandaşlaştırmaya düşünmeye değil karar
vermeye yönlendirmeye bunu da algı
operasyonları ile egemen güçlerin lehine oluşturmaya odaklanmıştır.
MİLLET OLARAK ODAK NOKTAMIZI
DEĞİŞTİRMELİYİZ.
Kendimizi düzeltmeden,
sorgulamadan gereğini yapmadan kendi dışımızdakileri suçlamak, aşağılamak,
dışlamak ilkelere aykırıdır.
Tam da zor olanı seçerken
adil olabilmek ama kendi adımıza değil tüm toplum adına adil olabilmek
gerçekten çok yüksek gelişmişlik ister.
Bilgi toplumu değilseniz bu
çok zordur.Çünkü bilgi toplumunda temel
alışkanlık bireyin tüm yaşamında
sorgulama ve ilkelerle tutarlı davranmaktır..
Ve Cumhuriyeti savunanlar
yada savunduğunu söyleyenlerin çoğu kendi gelişmişliklerini sorgulayıp
ilerleme gayreti içinde olmak yerine kolayı seçmiş, birbirine dayatmacı,
birbirinden faydalanmacı ve
gününü gün etme tutumu
içinde olmuşlardır.Bu alışkanlık 1946 dan beri yurdumuza yerleşmiş olan
liberal-emperyal sistemin bizi şekillendirmesi sonucudur.
B - YURTTAŞ OLMAK-Medeni
bilgiler kitabında Önderimiz Cumhuriyet yurttaşı niteliklerini ortaya
koymuştur.Ama eğitimde ve toplum katmanlarında insanlaşma yerine kültür robotu
olma alışkanlığı yerleştiğinden hiç himse geleceği ile ilgili sorgulama düşünme
ve gereğini yapma alışkanlığını kazanamamıştır.
Milli şuur ,en başta kazandırılması gereken bilinç olmasına rağmen çocuklarımıza 1946 dan sonra müfredatın
değiştirilmesi ve giderek andımızın kaldırılması ile
Türklük şuuru türlü çeşit çabalarla yokedilme rotasındadır.
Gelişmiş ülkeler bilimsel
eğitimle uygarlaşma nesillere
kazandırılırken bizim gibi geleneksel toplumlarda eğitim ezbere dayanır. EZBER
ZİHİN KIRIMIDIR.
Köy enstitüleri
felsefesi bilim toplumuna evrilme yolunda önemli bir UYGULAMA İDİ. Ama feodalite
egemenleri geleneksel zihniyetteki
toplumda istediklerini elde etmede engelle karşılaşmadılar.
Zihniyet bir toplumun
yüzyıllar boyu biriktirdiği
bilgi,görgü,deneyim,gelenek,görenek,alışkanlıklarının bileşkesidir.
Zihniyetin değişmesi için
çok bilgili olmak yetmez uygulama içinde alışkanlıkların değişmesi gerekir:
BUNUN YOLUDA ÖRGÜTLÜ ÇALIŞMA
İÇİNDE OLMAKTIR. İŞTİGAL OLUNAN HER
KONUDAKİ ÖRGÜTLÜLÜK YANINDA SİYASİ İRADE OLUŞTURACAK YAPILANMALAR İÇİNDE OLMAK GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRMEDE EN
ÖNEMLİ TUTUMDUR.
Demokrasinin en önemli aracı
partidir.Siyaset kısaca Toplum tasarımı
demekse her bireyin bu tasarımda söz hakkı olması en temel ilkedir.
Fakat yaklaşım olarak T.C. Devlet sistemi ne göre Kamutayın
içinden kurulan bir parti ile parlamenter sistem içindeki parti farklıdır.
Bu farkılık 1-çıkış noktası
(karar mercii) 2-hedef 3-strateji olarak ortaya konduğunda;
1-T.C. Devlet sisteminde
karar mercii halktır.halkın temsilcilerinin oluşturduğu TBMM vardır.Türkiye’ de
uygulandığı şekliyle; Parlamenter sistem
güçler (para- sermaye -ünvan-bilgi –feodalite- v.b hangisi ağırlıkta ise)in
halkın üstünde vesayet oluşturarak ülkeyi idare etmesidir.
2-Hedef ,
Kemalist sistemde
değerlerin korunması ve yüceltilmesi Diğerinde ise güclülerin dahada(uluslararası
tekellerle işbirliği de içindedir) güçlenmesidir, böylece tüm değerlerin güçlülerce kullanılması alınıp satılması
hedefe giden yolda önemli bir araç oluşturur.Değerlerimiz içinde din vardır
cumhuriyet değerlerimiz ve evrensel değerler vardır.
3-strateji Bir milletin savunma ve ilerlemesinde tüm
sahip olduğuklarını( 5N 1 K içinde olmak kaydıyla) seferber etmesidir başarılı
olanı taklit etmek değil, farklı olanı yaratmaktır…
Strateji sadece , bir planlama süreci değil, yaratma
sürecidir…
Strateji,
sadece geleceğe dönük öngörüler yapmak değil, sağlıklı öngörüler
doğrultusunda geleceği yönlendirebilmektir…
Strateji, sadece değişime kolaylıkla adapte
olabilecek beceriyi geliştirmek değil, değişime liderlik etmektir…
Strateji, her ne olursa olsun farklı birşeyler
yaratmak değil, vizyonumuz, misyonumuz ve ilkelerle uyumlu olarak seçilmiş
değerlerimize sadık kalmak üzere başarılı olmaktır. Unutulmamalıdır ki,
hayat, elimizde hangi kartlar olduğu değil, elimizdeki kartları nasıl oynadığımızdır.
NASIL SORUSUNA
CEVAP ARAMAK BİLİM TOPLUMU ALIŞKANLIĞIDIR
Amacımız, tüm toplumun
iyiliğini düşünebilecek kendi şablonlarını da sorgulayabilme cesaret ve
iyiniyetini taşıyan insanların birlikteliği ile oluşacak halkın iktidarını
oluşturmaya yönelik bir siyasi örgütlülüğü gerçekleştirmek olmalıdır.
Önce inşa edeceğimiz
doğruları; nasıl, neden, niçin, nereye, ne kadar gibi sorulara cevap verecek
şekilde, bağımsız ve toplumsal eşitlik düzlemindeki ortaklaştığımız değerler
bağlamında tasarlayıp birlikte ortaya koymamız gerekmiyor mu?
Kendi irademİZİ koymak üzere
neden insiyatif alma konusunda geri duruyorUZ?
Halbuki kendi kaderimizi
tayin hakkına sahibiz.
Bütün mesele; evrensel
ilkelerle bağımsız özgür düşünceyi bilim zemininde ortaklaşmayı
gerçekleştirebilmemizdir.
Türk kimliği ve şuuru
yokedilirken kendimizi sorgulamalıyız!
Kendimizi haksızlığa uğramış
hissediyorsak karşı çıkmalıyız!
Kendimizi Türk Milleti
olarak görüyor ve tüm bize dayatılanlara karşı vicdanımız sızlıyorsa,
halkın egemenliğini oluşturmak üzere tüm vatanseverleri şucu bucu yaftalaması
tuzağına düşmeden, emperyalizme karşı birleştirecek seçeneği
yaratabilmeliyiz diye düşünüyorum.
Bunu başarmanın yolu; tüm
partilerin hem ideolojik sorgulanamazlıklarınıhemde
bireyi esir alan kurumsallıklarını aşan (bilimsel
tutum gereği olan ) özgür akıl-bağımsız düşünce şemsiyesi ile bilim zemininde
siyasi örgütlülüktür.
Sorunlarımıza
rasyonel, akılcı tutumla çözüm bulunabilir.
Akılları teslim almış
sorgulanması önlenen ideolojik tutumlar büyük birlikteliği önlemektedir.
İdeolojinin önemli
olduğunu bilmekle esiri olmak arasındaki farkı
tam ve doğru idrak etmeliyiz.
3- BİLİM
TOPLUMLARI SÜREÇ –ETKİLEŞİM ODAKLI DÜŞÜNME VE DAVRANMA ALIŞKANLIĞI EDİNMİŞTİR.
BU TUTUMUN DOĞAL SONUCUDA DEMOKRAT İNSAN
ÖRNEĞİDİR
ÖRGÜT KELİMESİ ORTAK BİR
AMACI GERÇEKLEŞTİRMEK ÜZERE BİREYLERİN OLUŞTURDUĞU BİRLİĞİ İFADE EDER. Geleneksel
toplumlar dini ritüel ve örf adet zemininde hareket etmeye alışık oldukkarından
cemaat yapılanmaları öndedir. Bilim toplumlarındaki örgütlülük anlayışı
ıse gözlemleme sorgulama ve uygulama
bütünselliği içeren tutum ve yaklaşımlarla ilkeler zemininde hedeflenen amaçları gerçekleştirmek üzere
oluşturulur. Bu tutum ve davranış ise diyalektik –süreç-etkileşim-döngüsel
düşünme biçiminin yansımasıdır.Geleneksel toplumların bilim toplumlarına
evrilmesi için önce düşünme biçimini ele almak ve uygulama içinde bireylerin kendilerini
inşa etmelerine fırsat vermek gerekir.Eğtim-öğretim planlanması ve toplum katmanlarındaki tüm
faaliyetlerin yaklaşımının evrilmesi demokratik
ve adil bir tutumla fırsat eşitliği sağlanmasına bağlıdır.
SONUÇ, içimizdeki gücü farketmek yapa yapa idrak olunur Önce düşünme
biçimimizi ve alışkanlıklarımıza odaklanıp hedefimiz doğrultusunda değiştirmeliyiz.
YERLEŞİK DÜŞÜNME TARZI VE DAVRANIŞ ALIŞKANLIKLARI
İLE NE VAR OLANLAR NEDE YENİ KURULACAK
HİÇ BİR PARTİ SORUNLARIMIZI ÇÖZEMEZ.
HEPİMİZİ MUTLU
EDECEK ÇÖZÜM İÇİN HEP BİRLİKTE DEMOKRATİK TUTUM VE BİLİMSEL METODLA ÇALIŞMAYI ÖĞRENMELİ
VE KURUCU ANAYASAMIZDAKİ DEVLET MODELİNİ KÜÇÜK ÖLÇEKTE İLKELER
YÖNDERLİĞİNDE UYGULAMAK ÜZERE SİYASİ BİR
YAPI OLUŞTURMALIYIZ. BU YAPI HİÇ BİR
GÜCÜN ( PARA-UNVAN-BİLGİ-MENFAAT-RANT- V.B) ETKİSİNDE OLMAMALIDIR.ÖZDEĞER
LERİMİZE İNANÇ VE ÖZNİYETİMİZ TÜM SÜRECİ PLANLAMADA BELİRLEYİCİDİR.özgür ve
bağımsız milli irade ancak bu yaklaşımla inşa olunabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder